Her gün yeniden doğarız -1-

Her gün yeniden doğarız -1-




 “Geçme namert köprüsünden koy götürsün su seni!

Yatma tilki gölgesinde koy yesin aslan seni…”

Dervişin biri kırda gezerken ayaksız bir tilki görür. Hayrete düşer, bu hayvan bu hâliyle ne yer, ne içer, nasıl yaşar diye düşünerek Allahü teâlânın lütfuna hayran kalır.

Derken bir aslan çıkagelir.

Aslanın ağzında bir çakal vardır. Aslan karnını doyurduktan sonra, çakalın yarısını bırakıp gider. Tilki de sürüne sürüne artığın yanına gelip afiyetle karnını doyurur.

Tilkinin rızkının ayağına geldiğini gören derviş, kendi kendine “Bu tilkinin rızkını ayağına gönderen Allahü teâlâ, benimkini neden göndermesin ki?” diye düşünür ve artık çalışmasına gerek olmadığına karar verir. “Nasıl olsa Allah, sonsuz hazinesinden rızkımı verir, çalışmama gerek yok” diyerek beklemeye başlar. Fakat günlerce beklediği hâlde, gelen giden olmaz. Günlerce aç kalan derviş, bir deri bir kemik kalır. Bir gün bitkin bir hâlde otururken gaipten bir ses duyar:

“Ey tembel adam! Kendini ayaksız, sakat, zavallı bir tilkiyle eş tutmaya utanmıyor musun? Başkasının artığına göz dikmeyi bırak da, aslan gibi çalışıp zayıf ve kimsesizlere de bir hayrın dokunsun. Sana yakışan başkalarının artığını yemek değil, çalışıp ihtiyacından fazlasını kimsesiz ve muhtaçlara vermektir. Gücüyle aslan gibi olan kimse, başkasının artığına tamah etmemeli. Haydi kalk! Kolları sıva, çalış da helal lokma kazan. Hem kendin ye, hem de muhtaçlara yedir!..”

İki günü eşit olan zarar etmiştir. Dün geçti. Dünyanın bütün hazinelerini versek, geçen bir saniyeyi geri getiremeyiz. Biz önümüze bakarız. Bugün, bundan sonraki hayatımızın ilk günüdür. “Yarın yaparım” diyen pişman olmuştur.

Birinci yarıyıl, ısınma devresiydi. Maç asıl şimdi başlıyor. Yeniden bismillah diyoruz. Kesin olan bir şey var:

Hayatımız, şu birkaç yılda yapacağımız çalışmaya bağlı. Şimdi karar verme zamanıdır. Aslan mı olacağız, yoksa ayaksız tilki mi?

           İdris İspiroğlu-Niğde

 

ŞİİR

 

    Buluşalım dağlarda

 

Yalnızlığın bir gül gibi açtığı

Gel sevdiğim gülüşelim dağlarda.

Göğüs gerip binbir türlü zorluğa

Yavaş yavaş alışalım dağlarda.

 

O dağlar ki birbirine yaslanır

Çiçekleri şebnem ile beslenir

Deli gönül yalnız onda uslanır

Şu ekmeği bölüşelim dağlarda.

 

Şifa veren serinlikler ondadır

Yükseklikler derinlikler ondadır

Cennet gibi şirinlikler ondadır

Dere tepe dolaşalım dağlarda.

 

Zirveleri gökyüzüne uzanır

Kayaları yosunlarla bezenir

İrem bağı bu dağlara özenir

Ferhat gibi çalışalım dağlarda.

 

Kadir Fidan uzaklarda duramaz

Sen neredesin hiç kimseye soramaz

O gözlerin beni hiç mi aramaz

Çok bekletme buluşalım dağlarda. 

 

     Kadir Fidan-Dağların Şairi

 

 

 

ENTERESAN BİLGİLER

 

TURKUAZ TAŞI: Parlak açık mavi renginden dolayı eskiden beri çok kıymet verilen yarı şeffaf veya şeffaf olmayan süs taşı. İsmi “Türk taşı” anlamına gelen Fransızca pierre turquois kelimelerinden gelmektedir. Çünkü taşın kaynağı Türk memleketlerine dayanır. Turkuaz özellikle sıcak iklimli bölgelerde, başlıca Orta Doğu, Batı Amerika ve Meksika’da bulunur. Değişik derecelerde kaliteleri vardır. Meselâ, gerek Batı Amerika’da gerekse İran’da bulunanlar soluk açık maviden, parlak koyu maviye kadar tonları olabilmektedir. Turkuazın en güzelleri Nişapur ve İran’da bulunanlardır. Fakat bu çok güzel olanların kaynakları tükenmiş durumdadır. Orta kaliteden düşük kaliteye kadar olan turkuazlar gözenekli olup, nem ve deri yağını çekerler. Ter, cilt yağı ve kozmetikler bunların rengini bozar.

Comments are closed.