CARETTA-CARETTA DENİZ KAPLUMBAĞALARI

CARETTA-CARETTA DENİZ KAPLUMBAĞALARI




Akdeniz’de yaşayan canlılar. Uluslararası adı Caretta-Caretta. Bizdeki isimlendirmesi deniz kaplumbağaları… Ne yazık ki nesli tükenme noktasına gelmişti. Alınan tedbirler sayesinde biraz rahatladı bu şirin canlılar. Neslinin devam etmesi çok önemli!

Tüm dünyadaki insanların ateş, hava ve doğal canlılarla daha barışık, daha iç içe ve sorumlu olduğunu da aklından çıkarmayacak şekilde yaşamaları gerekiyor artık.

İnsanoğlunun kendi hayatını zenginleştirmesi ve kolaylaştırması; doğa ile uyum içinde yaşamayı öğrenmesi ve bütün canlıları daha yakından tanıyıp korumasına bağlı. İşte bu canlılardan birisi de yukarıda sözünü ettiğimiz deniz kaplumbağaları. Ülkemizde Akdeniz sularında Fethiye, Dalyan ve Antalya civarında görülüyor. Her yıl temmuz ayının başlarında sahilde çukurlar açarak yumurtalarını kuma gömüyor bu canlılar. İnsanlar farkında bile değil.

Yumurtanın kumda bekleme süresi 55 gün… Ağustos içerisinde yavrular yumurtadan çıkıyor. Annelerinin nezaretinde denize doğru yol alıyorlar. Çünkü can bulacakları mekânlar deniz. Karada sadece 55 günleri var. Son yıllarda bu canlıların yaşadığı sahillere korunaklı yumurta bırakma alanları oluşturuldu. İlgili yerlerin belediyeleri ve bakanlık artık bu konularda titizlik gösteriyor. Ancak aynı titizlik vatandaşımızda henüz yok. Bu konuda çok fırın ekmek yememiz gerekiyor kanaatindeyim.

Yıllar önce Fethiye-Çalış plajında tatile gitmiştim. Sahilde gönüllü insanlar gördüm ve çok sevinmiş, mutlu olmuştum. Prof. Dr. İbrahim Boran öğrenciler seçmiş ve buraya göndermişti. Dokuz Eylül Üniversitesi-Buca Eğitim Fakültesi Biyoloji bölümü öğrencileri vardı. Hepsini hayırla yâd ediyorum. Ayrıca yabancılar da bize bu konuda yardımcı oluyorlar. Bu da sevindirici bir şey… Avusturyalı bir grup öğrenci de orada gönüllü olarak çalışanlardandı. Sevgi dolu çocuklardı. Selam olsun cümlesine. Tabiatta her canlının bir görevinin olduğunu unutmamak dileğiyle sağlıcakla kalın. Tabiatı korumak ibadettir.

Hüseyin Akarçeşme

 

 

ŞİİR

 

OLUR

 

Aşkın çilesi muhkem olur

Dermanı arama zehir olur

Bir gün olur derdi veren alır

Dertsiz talibe gül açmaz olur

 

Yoruldum yüküm ağır deme

Ruhun bedenine yük olur

Aşk kapısı açılmadı deme

Tokmağı gönlüne vuran olur

 

Aşk ağacı darağacına benzer

Nefsin sevdikleri ruha yük olur

Bir gün budarsın sevdiğine benzer

Ruhun sevdikleri nefse yük olur

 

Vuslata gözyaşın yok gönlünden

Gemi kalktı kaptanı sorarsın

Zaman gençlikte eridi ömürden

Son nefeste imanı nefse sorarsın

 

Yavuz Selim Bulut

 

 

 

UNUTULMAZ KELİMELER

 

DARÜŞŞİFA: Anadolu’da Türklere ait ilk hastaneler, Selçuklular devrinde meydana getirildi. Bunlar, yalnız hasta bakım yeri değil, aynı zamanda hekim yetiştirmek üzere eğitim yapan tıp mektepleri olarak kullanılırdı. Bu sebeple birçok Selçuklu eseri gibi hastaneler de medrese tarzındaydı. Hastaneler, düşman hücumuna karşı şehir surları içinde yapılır, medrese, cami, hamam ve çoğunda mevcut kaplıca ve ılıca gibi sağlık tesisleriyle bir bütün hâlinde olurdu.

Selçuklular devrinde hastanelere bimarhâne, darüşşifa veya mâristân adı verilirdi. Buralarda her çeşit hasta tedavi görürdü. Ancak Amasya darüşşifası gibi bazı hastanelerde ruh hastalarına daha çok sayıda yer verildiği ve bunların tedavilerinde özel bazı metotların uygulandığı bilinmektedir. Anadolu’daki ilk önemli hastane Mardin’de Artukoğullarından Necmeddin İlgâzi’nin kardeşi Eminüddîn tarafından yaptırılmıştır. Hastaneye götürülürken şair Osman Nevres’in darüşşifa ile ilgili mısraı bercestesi vardır: “Sille-i darüşşifadır sanmayın gök gürlüyor,/ Bu yağan yağmur değil asuman ağlar bana”

 

Comments are closed.