Konuşma, bir cüceyi dev, bir zalimi mazlum yapabilir. Unutmayın, gerçeğin kendisi ise çoğu zaman ateş söndükten, kül dağıldıktan sonra kendisini kabul ettirir.
Adamın biri bir gün Efendimizin (sallalahü aleyhi ve sellem) yanında komşusunu övmüş, ertesi gün onu yermiştir. Efendimizin bunu hatırlatması üzerine o kişi “Ya Resulullah! Dün de doğru söyledim, bu gün de. Dün aramız iyiydi, onun güzel hasletlerini övdüm, bu gün aramız bozuk olduğu için, onun kötü olan yanlarını yerdim” deyince Efendimiz “Hakikaten beyanda sihir vardır” buyurdu…
Çağımız iletişim, güzel konuşma ve haberleşme döneminin tam ortasında yer alıyor. Buna göre dil, konuşma becerisi ve etkili iletişimin önemi bir kat daha artıyor ve bunun aksini söylemek artık mümkün de gözükmüyor. Din sosyolojisi açısından İslam’ın etkili ve güzel iletişime verdiği önem ise yadsınamaz.
Dil insanın duygu ve düşüncelerini ifade etmesini sağlayan en önemli vasıtadır. Bu özelliği ile dil, kişinin diğer insanlarla iletişimini sağlar. Dilin ana gayelerinden birisi de; konuşanın ifade etmek istediği anlamın, muhatap ya da muhataplar tarafından istenilen düzeyde anlaşılmasıdır. İnsanlığı fizik ve metafizik âlemde en iyi ve en doğru olana hidayet gayesi güden ilahi mesajın temel iki kaynağı Kur’ân-ı kerim ve hadis-i şeriflerdir. Bu iki kaynak dil açısından kendilerine yeni bir dil yapısı oluşturmamış; aksine canlı, reel ve sosyal bir gerçeklik içinde hayatiyetini sürdüren bir topluma, yine onun kendi dil kuralları çerçevesinde hitap etmiştir. Başka bir ifadeyle yüce mesaj, muhatap aldığı toplumun diline ait ifade yöntemlerini kullanmış ve göstermek istediği gerçeği, yine aynı toplumun lafız ve mana ilişkisi açısından ürettiği dil alanları çerçevesinde ifade etmiştir. Bunun adı “Tabii dil” olarak da ifade edilir. Bu dil; o dönemde yaşayan toplumun tarihi ile birlikte süregelen kültür, anlayış ve duygu dünyasının ürettiği bir sistemdir. Yine vahyin ilk muhatabı olan Sevgili Peygamberimiz de kendi toplumunun dilini en üst düzeyde kullanmıştır.
ŞİİR
15 Temmuz Destanı
Yediden yetmişe tek yürek olup
Tanka kafa ata ata kazandık
Açmamış goncayken sararıp solup
Kızıl kana bata bata kazandık
Yürüdük güllerle şehit kastına
Veda ettik yârânına dostuna
İman ile çıkıp tankın üstüne
Ayyıldız’ı tuta tuta kazandık
Elde bayrak, dilde tekbir yürüdük
Cihana sığmadık, göğü bürüdük
Hainin leşini yerde sürüdük
Dirisini ite ite kazandık
İşittik emir var âli Oğuz’dan
Hesap sorulacak cümle kansızdan
Abdest tazeleyip parkta havuzdan
Önümüze kata kata kazandık
Bir ana atladı direksiyona
Saldırı dönmüştü reaksiyona
Bütün dünya şaştı bu aksiyona
Bölük bölük kıta kıta kazandık
Balkondan uçağa uçtu kimimiz
Vatan için serden geçti kimimiz
Şehadet şerbeti içti kimimiz
Yer altında yata yata kazandık
İdris İspiroğlu
KISA KISA…
ENTERESAN BİLGİLER
YALIÇAPKINI: Dünyanın her tarafında yayılmış olmakla beraber, çoğunlukla tropik bölgelerin göl, nehir ve deniz kenarlarında yaşar.
Özellikleri: Sırtı mavimtırak yeşil, karnı pas renginde, 17 cm uzunlukta bir kuş türüdür. Kısa tombul vücudunun yanında kafası iri, gagası düz ve uzundur. Balık ve böcek avlar.
Çeşitleri: İki alt familyada toplam 87 türü bilinmektedir. Avrupa yalıçapkını, Kuşaklı yalıçapkını, Afrika dev yalıçapkını, İzmir yalıçapkını meşhurlarıdır…
“Gökkuzgunumsular” takımından bodur yapılı, uzunca gagalı bir kuş. Sırtının tüyleri gök mavisi olup, ışığın karşısında zümrüt yeşili gibi de parlar. Karın kısmı kızılımsı turuncu ile beyaz karışımıdır. Serçe iriliğinde bir kuştur. İri kafalı, düz ve uzun gagalıdır. Kuyruğu kısa, kanatları yuvarlak, bacakları kısa ve zayıftır. Yalıçapkınıgillerin iki altfamilyası vardır. Su kenarlarında yaşayan balıkçı türler “Alcedininae” altfamilyasındadır. Bunların gagaları uzun, dar ve sivri uçludur.