“Ödemeyi nasıl yapacaksınız?”

“Ödemeyi nasıl yapacaksınız?”




“Adam cebinden bir çek koçanı çıkarttı. Üzerine elli bin lira yazdı ve imzalayıp bize uzattı…”

 

Geçen okuduğum bir hatıra sonrası, ben de bir hatıramı sizinle paylaşmak istiyorum. Günümüzde çok şey değişti ama yine de ticaretle uğraşanlara de “tecrübe” olur diye düşünüyorum.

Kendi çapımda, çevremde tanınmış, güvenilirliği olan itibar sağlamış hâli vakti yerinde bir manifaturacıydım. Mağazamıza gelen ve kendisinin Anadolu’da, kumaş tüccarlığı yaptığını söyleyen bir şahıs, gayet hoş giyim kuşamıyla, kibar ve düzgün konuşmasıyla mesleğin içinde biri olduğunu hissettirdi. Kendimize göre çapraz sorularımıza da mantıklı cevaplar aldık.

Bizden kaşmir, saten, pamuk, ipek gibi kumaşlardan birkaç top sipariş verdi ve ardından yine gayet sakin ve vakur bir ifadeyle:

“Bizde taksit veya veresiye çalışma olmaz. Ben peşin alışveriş yaparım” dedi.

Biz istenilen malları, toptan fiyatına hesap edip elli bin lira tuttuğunu bildirdik. Ödemeyi nasıl yapacağını aynı nezaket içerisinde sorduk. Adam cebinden bir çek koçanı çıkarttı. Üzerine elli bin lira yazdı ve o günün tarihine imzalayıp bize uzattı:

“Efendim çek bugünün tarihine ait. Siz bir zahmet çeki tahsil edin, sonra da ürünlerimi hazırlarsınız. Ben de bu arada İstanbul’a gelmiş iken bir iki işim daha var o görüşmeleri gerçekleştireyim. İki saate kadar gelirim…”

Adam çıkıp gitti. Dolayısıyla biz de çekin arkasını ciro edip tahlis etmek üzere bir elemanımızla bankaya gönderdik. O yıllarda çeklerde kare kodlu çek sorgulama sistemi yoktu. Gönderdiğimiz eleman bankadan parayı çekip bizim hesabımıza yatıracaktı… Bir saat sonra, eleman geri geldi. O dönemde anlık konuşabilecek cep telefonları da yoktu. Dedi ki:

– Müşterinin çeki karşılıksız çıktı.

– Yaa, nasıl olur? Hayret!

– Bilmiyorum…

Bu durum bizim için pek önemli sayılmazdı. Nasıl olsa ürünler mağazamızdaydı. İki saate kadar adam geldiğinde durumu kendisine bildirip kusura bakmamasını ve bu şekilde mal veremeyeceğimizi söyleyecektik…

Hakikaten iki saat sonra adam da çıkageldi… O kadar rahattı ki, biz mahcup olarak, ezile büzüle söyledik durumu… Adam ise başını bir sağa bir sola salladıktan sonra cevap verdi:

-Çok özür diliyorum… Şu bizim çocuktan başıma gelmedik kalmadı. Ona sıkı sıkıya tembih etmiştim. DEVAMI YARIN

Comments are closed.