Farzları vaktinde yapmanın önemi

Farzları vaktinde yapmanın önemi




Bir farzı vaktinde yapmak, bin sene nâfile ibâdet yapmaktan daha çok faydalıdır.

 

Kemâlüddîn Ca’fer Üdfüvî hazretleri Şâfiî fıkıh âlimidir. 685’te (m. 1286) Mısır’da Saîd’e bağlı Üdfüv köyünde doğdu. Kahire’ye giderek pek çok hocadan fıkıh, hadis ve tasavvuf dersleri aldı. Hocaları arasında Alâeddin Konevî, Kadı Bedreddin İbn-i Cemâa en meşhurlarıdır. İcazet alarak Sâlihiyye Medresesi’nde ders verdi. 748 (m. 1347)’de vefat etti. “el-Mûfî bi-ma’rifeti’t-tasavvuf ve’s-sûfî” isimli eseri, tasavvuf yolunun edeblerine dairdir. Bu kitabında şöyle anlatır:

İnsanı Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşturacak işler, farzlar ve nâfileler olmak üzere ikiye ayrılır. Farzların yanında nâfilelerin hiç kıymeti yoktur. Bir farzı vaktinde yapmak [vakti geçmiş ise, hemen kaza etmek], bin sene nâfile ibâdet yapmaktan daha çok faydalıdır. Hangi nâfile olursa olsun, ne kadar hâlis niyet edilirse edilsin, ister namaz, oruç, zikir, fikir olsun, ister başka nâfileler olsun, hep böyledir. Hatta, farzları yaparken, bu farzın sünnetlerinden bir sünneti ve edeblerinden bir edebi gözetmek de, böyle çok faydalıdır.

Emîr-il-müminin Ömer Fârûk “radıyallahü anh” sabah namazını cemaat ile kıldıktan sonra, cemaate baktı, eshâbından birini bulamadı. (Filan kimse cemaatte yoktur) buyurdu. Orada bulunanlar, o kimse gecenin çok saatlerinde uyumaz. [Nâfile ibâdet yapar.] Belki şimdi uykuya dalmıştır, dediler. Halîfe, (Eğer bütün gece uyuyup da sabah namazını cemaat ile kılsaydı daha iyi olurdu) buyurdu. Bundan anlaşılıyor ki: Bir edebi gözetmek ve tenzîhî olsa bile, bir mekruhtan sakınmak, zikirden ve fikirden ve murâkabeden ve teveccühden daha faydalıdır. Tahrîmî olan mekruhtan sakınmanın faydasını, artık düşünmelidir.

Evet, bu nâfile işler, farzları gözetmek ile ve haramlardan, mekruhlardan sakınmak ile birlikte yapılırsa, elbette daha güzel, çok güzel olur. Fakat böyle olmazsa, pek zararlı olur. Meselâ zekât olarak bir dank bir Müslüman fakire vermek, nâfile olarak dağlar kadar altun sadaka vermekten, hayrât, hasenât ve yardımlar yapmaktan kat kat daha iyidir, kat kat daha çok sevaptır. Bu bir dank zekâtı verirken, bir edebi gözetmek, meselâ, akrabâdan bir fakire vermek de, nâfile iyiliklerden kat kat daha faydalıdır.

Bundan anlaşılıyor ki, yatsı namazını gece yarısından sonra kılmak ve böylece gece namazı sevabını da kazanmayı düşünmek, çok yanlıştır…

Comments are closed.