“Müşterilerine simitleri bırak gel mektebe birlikte gidelim Ali…”

“Müşterilerine simitleri bırak gel mektebe birlikte gidelim Ali…”




Ali, işlerini nasıl da çabuk bitirip gelmişti. Ana oğul birlikte müdürün odasına çıktılar…

 

 

Şükriye Hanım, oğluna sarıldı:

 – Anacığım kalktınız mı? Hâlim çok fena… sabahı zor ettim… Gece rüya mı, hakikat mi ne tam anlayamadım sabahı zor ettim. 

 – Kahvaltını yap, sabah müşterilerine simitlerini bırak gel mektebe birlikte gidelim.

 – Peki ana. Ya çocuklar?

 – Onların karınlarını doyurdum mu tamamdır. Ömer kocaman oldu abisi gelecek sene o da seninle mektebe gelecek.

 – !!!

 Ali, işlerini nasıl da çabuk bitirip gelmişti. Ana oğul birlikte müdürün odasına çıktılar. Sanki o da onları bekliyormuş gibi kapıda görünür görünmez; “gelin gelin” deyip içeri çağırdı.

 – Buyurun Şükriye Hanım, benimle görüşmek istemişsiniz… Yoksa yine Ali’den bir şikâyetiniz mi var?

 – Yok müdür bey… Ali, dün buraya gelen bir askerle konuşmuş… Babasının takımından mıymış ne? Yarın da bu askerler bizim eve gelecekmiş. Ali buna çok sevindi. Heyecandan âdeta uçuyor. Ayrıca asker; “bizim birlikte herkes babanı çok iyi tanıyor. Bunun için sizi ziyaret edeceğiz…” demiş. Ali, bu gelenleri eve davet edip bir ziyafet vermek için ısrar etti. Ancak bu kadar askeri evde ağırlayamayız… Mümkün değil… Ben de Ali de; “evde olmaz ama bir çare buluruz…” diye söz verdim… İşte sizinle bu mevzuu konuşmak istedim müdür bey…

 – Evet, evet ben de duydum askerlerin mektebimizi ziyaret edeceğini. Ali çok düşünceli bir çocuk. Ancak siz de çok haklısınız. Bu iş evde olmaz… Ee, belki bizim okulda böyle bir şey yapabiliriz… Yalnız önce Albay Ali Fuat Bey’le bi görüşeyim… Malumunuz hazırlıklı olmamız lazım… Kim neyi ne şekilde yapacak? Pasta, çörek gibi şeyler.

 – Siz pasta, çörek işlerini bize bırakın diyeceğim ama müdür bey, nasıl desem?

 – Onu merak etmeyin kardeşim. Biz onları hazırlarız. Siz yeter ki Ali’nin yanında olun, destek verin ve diğer vereceğimiz şeyleri hâlledin.

 – Siz de işin o tarafını merak etmeyin. Bu zaten bizim vazifemiz. Teşekkürler öğretmen bey. Buna Ali pek sevinecek.

 – Rica ederim. Herkes sevinecek, yanlışlar düzeltilecek inşallah.

           ***
 Elif, evin damında gelen askerleri seyrediyordu heyecanla. Kalbi duracak gibiydi. Birkaç Cemse, önlerinde flaması dalgalanan bir cipin peşi sıra mektebin bahçesinde içeri girdiğini gören Elif, koşarak dedesine gitti.

 – Dede!.. Dedecim, askerler gelmiş… Ali’nin babasının arkadaşlarıymış…

 Dede, müşfikçe torununu takip etmekte ve heyecanını anlamaya çalışmaktaydı.
 – Bugün bizim okulda merasim ve ziyafet varmış… Biz de gidelim mi?

 – Tabii, olur kızım, gidelim.

 – Dede Ali’nin babasının arkadaşları sağ mı? Bu gelenler gerçekten onlar mı?..

 Elif’in safiyane, heyecanla sordukları, Abdullah Dede’yi güldürmüştü.

 – Kızım, bu gelenler Ali’nin babasının takımından olan askerler. Babasının yaşıtları değil. Bu askerler çok genç. Ancak takım çok kahramanlıklar göstermiş olduğu için o takımda askerlik yapmaktan dolayı huzur ve mutluluk duyuyor, iftihar ediyorlar… Ali’nin babası gibi bir kahramanın bu takımda savaştığını bildikleri için mahallemize ziyarete gelmişler. Anladın mı şimdi? DEVAMI YARIN

Comments are closed.