Çıkar mısın dışarıya!

Çıkar mısın dışarıya!




“Genel Müdür seni çağırıyor” dediler, koştum baktım Hüseyin Ağabey de odasında…”

 

Sebahattin Ağabey’in oğlu Fatih’ten dinlemiştim: “TGRT’de video kurgu yapan bir elemandım o yıllar. Kat montajdan yeni yeni Abroll’e geçmiştim, öğreneceğim çok şey vardı daha. Televizyonculuk yorucu iş, gidip günlerce çekim yapıyor, uğraşıp bağlıyorsunuz ve 25 dakika kurtarabiliyorsunuz anca. Dipsiz kuyu, attığınız gidiyor boşluğa. Haydi bir daha çık yola, yeniden kamera, kameraman ayarla… Lokantalar, oteller, ulaştırma… Para su gibi gidiyor bu arada.

Genel Müdürümüz Veysel Gani (Allah gani gani rahmet eylesin) canlı yayının cazibesini keşfetmişti o ara. ”Çağır bir konuk, al stüdyoya. İki saat yağ gibi aksın, hiç uğraşma…” derdi…

Gelgelelim çoğumuz alaylıydık, canlı yayını kıvırabilecek kıvamda değildik daha. Ama rahmetli Hüseyin Aydemir mektepli olmanın ötesinde zeki ve becerikliydi, rejinin şifrelerini kolay çözmüştü.

İyi de sabah yayın akşam yayın onun da boyunu aşmaya başladı zamanla. Üstelik dikkat gerek, iş hata affetmez.

Bir gün “Genel Müdür seni çağırıyor” dediler, koştum baktım Hüseyin Ağabey de odasında. “Fatih’i verdim gitti” dedi, “çırak olsun sana!”

Dışarı çıktık, bir şey anlamış değilim hâlâ. Hüseyin abi:

“Sen rejide başlayacaksın” dedi “bundan sonra!”

-Nasıl, ne zaman?

-Hemen bugün itibarıyla…

Doğrusu Hüseyin ağabey ile olmaktan mutluydum. Bildiğini saklamaz anlatmaktan keyif alır ayrıca. Bir gün, iki gün derken ufak ufak minik bahanelerle işleri bana bırakmaya başladı. Ama biliyorum arkamdan izliyor, zorlanırsam el atacak anında.

O gün hiçbir şey demeden kalktı gitti. Yayın hepten kaldı mı bana? Herkes gözüme bakıyor. Pürdikkat kesilmişim, şimdilik hatasız yürüyor.

Tam da o sıra Genel Müdürümüz girmesin mi reji odasına? Tuhaf manzara! Türkiye’nin en kaliteli elemanları işbaşında, bir çocuk emirler yağdırıyor onlara. Tam mevzuya müdahil olacaktı ki Hüseyin Ağabey’in sesini duydum arkadan.

-Veysel Abi çıkar mısın dışarıya?

Bunu kime söylüyorsun? Bir genel müdüre. Üstelik yayından, sesten, resimden anlayan bir kurt… Kimse külyutturamaz ona…

Veysel Ağabey tutuldu kaldı, Hüseyin Ağabey kararlı şekilde tekrarladı.

-Abi sana çıkar mısın dedim, yayın bitsin konuşuruz. Atacaksan atar, satacaksan satarsın ama şimdi n’olur buralarda dolaşma!

Veysel Ağabeyin büyüklüğüne bakın ki gülümsedi, sessizce çıktı. Hüseyin Aydemir’e de kırılmadı, mevzu bile etmedi bir daha.

Meğer Hüseyin Ağabey beni denize atmış, yüzme biliyorum demekle olmuyor, savuracaksın ki deryaya…

         Mahmut Necatioğlu

Comments are closed.