Mümkün olduğu kadar az konuşmalıyız. Zira çok konuşmak ahmaklık alâmetidir. İnsanlar da gevezelerden hoşlanmaz!..
İnsanlara verilen en büyük nimetlerden biri konuşabilme kabiliyetidir… Dilimiz sayesinde derdimizi anlatabiliyor, ilim öğreniyor ve öğretebiliyoruz. Yine dilimiz yüzünden, gaileler yaşıyor, dert çekiyoruz… Dil insanı cennete de götürür, cehenneme de… Nice insanlar ağızlarından çıkan bir söz yüzünden öldürülmüş ya da hapishanelerde çürümüşlerdir. Niceleri de yaptıkları konuşmalarla takdir toplar, yüksek makâmlara getirilir…
İmanlı olabilmek için, “kalp ile tasdîk”ten sonra “dil ile ikrâr” gerekir. Sahih iman için ikisi de lâzımdır… Bakması bile bize haram olan yabancı bir hanım, bir sözle (nikâh akdi) helâlimiz oluyor, aynı evde beraber yaşıyoruz. Eğer ağzımızdan küfre sebep olacak bir cümle çıkarsa, hem imanımızı hem nikâhımızı tazelemek zorunda kalıyoruz. Bunun için konuşmaya başlamadan evvel söyleyeceklerimizi süzmeli, kontrol etmeliyiz.
Hazret-i Ebubekir dilinin altına çakıl taşı koyar, konuşmadan evvel cümleleri ölçer biçerdi. Eğer bir söz kendimize veya birilerine faydalı olacaksa söylenmeli, yok faydasız ise konuşmaktan sakınmalı.
Hadis-i şerifte buyuruluyor: “Müminin dili kalbinin arkasındadır. Önce düşünür, sonra konuşur. Münâfıkın dili kalbinin önündedir, önce konuşur sonra düşünür.”
Konuştuktan sonra düşünmek neye yarar? Artık ok yaydan çıkmıştır. Pişmanlık faydasızdır. Öyle ya söylemediğimizin sahibiyiz, söylediklerimizin esiri…
Mümkün olduğu kadar az konuşmalıyız. Zira çok konuşmak ahmaklık alâmetidir. İnsanlar da gevezelerden hoşlanmaz.
Allahü teâlâ bize bir dil vermiş, iki kulak. Demek ki iki dinlemeli bir konuşmalıyız. Yine dilimizi iki kilit arkasına koymuş, dişler ve dudaklar.
İmam-ı Mâlik hazretleri çenesini tutamayan birine “iyisin hoşsun da” demiş, “ah, bir aylık konuşmayı bir günde yapıyor olmasan…”
Lokman Hekim oğluna “Yavrum” demiş, “hatipler güzel konuşmalarıyla iftihar ederler, sen de güzel sükûtunla iftihar et!”
Hadis-i şerifte buyruldu ki: Allaha ve ahiret gününe iman eden konuşmalarına dikkat etsin. Ya doğru konuşsun veya sussun. Çünkü ağızdan çıkan her söz melekler tarafından kaydedilir ve hesabı da görülür.”
İmam-ı Gazali hazretleri rahimehullah buyuruyor ki: “Çok konuşan sıkıntıdan kurtulamaz, az konuşan sıkıntıya düçar olmaz. Kimse söylemediği söz için pişmanlık duymaz.”
Anadolu’da “Bıçak yarası geçer de, dil yarası geçmez!” derler…
İbn-i Abbâs hazretleri buyurdu ki: “Düşünerek konuşan, insanların en akıllısıdır…”