İlim giderse, din de dünyâ da gider!..

“Tam ehil olmadan fetvâ veren kimse, Allahü teâlânın nezdinde mesul olur!”

 

 

 

İbn-i Şihâb-üz-Zührî hazretleri Tâbiîn devrinin meşhûr âlim ve velîlerindendir. İsmi Muhammed’dir. 672 (H.52) târihinde doğup, 742 (H.124) senesinde, Ürdün’de Şegbedâ köyünde vefât etmiştir. Eshâb-ı kirâmdan on kişi ile görüşmüştür. Hadis ilminde, hâfız derecesindedir. İmâm-ı Buhârî’nin Ali-yyül-Medînî’den bildirdiğine göre, Zührî, iki bin hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Bunların birçoğu, Kütüb-i Sitte denilen meşhûr altı hadis kitâbında ve Muvattâ’da mevcuttur. Zührî’nin buyurdukları sözlerden bâzıları:

 

“Tam ehil olmadan fetvâ veren kimse, Allahü teâlânın nezdinde mesul olur. Böyle kimse, Cehennem’in tâ kenârındadır.”

 

Zührî, kabîlesinden Sa’d bin İbrâhim’e; “Hangi şehir halkı daha âlimdir?” diye sordu. O da; “Allahü teâlâdan en çok korkan” cevâbını verdi. (Burada ilmin esas neticesinin takvâ olduğuna işâret vardır.)

 

“Biz bir âlime gittiğimizde, bize göre, ondan edep ve terbiyeyi öğrenmek, onun ilminden istifâde etmekten önce gelirdi.”

 

“İlim bir hazînedir, onu meseleler, müşküller açar.”

 

“İlim, sormakla kazanılır.”

 

“Ezberlediğim ve öğrendiğim bir şeyi aslâ unutmadım.”

 

“Kimse benim gibi ilme sabretmedi. Benim gibi de ilmi yaymadı… Bizden önceki büyüklerimizden duydum: Sünnete sarılmak, insanın dünyâ ve âhirette kurtuluşuna vesîledir. İlmi yaşatmak din ve dünyâ işlerinin iyi olmasını temin eder. İlim giderse, din de dünyâ da gider. Her şeyin nizam ve intizâmı bozulur.”

 

“Bir gün Ubeydullah bin Abdullah Utbe’nin yanına gittim. Sinirli bir hâli vardı. Kızma sebebini sordum. Az önce bir yere uğradım. Selâm verdim. Selâmımı almadılar. Doğrusu hayret ettim dedi. Bunun üzerine ona; ‘Buna hiç hayret etme. Nedense bâzı kimseler, kötü bir huy olduğu hâlde, kibirden sakınmıyorlar. Hâlbuki, topraktan yaratıldı. Yine ona dönecek’ dedim.”

 

“Sizi Cehennem’e düşmekten muhâfaza edecek şeyleri çoğaltınız” dedi. “O şey nedir?” diye sorduklarında; “Mâruf, iyilik” cevâbını verdi.
Zührî hazretlerine; “Eğer, yaşın bir hayli ilerleyip, ömrünün sonlarında olsaydın, Medîne-i münevvereye yerleşir, Mescid-i Nebevî’ye gider, orada direklerden birinin yanında oturur, insanlara bir şeyler anlatır ve öğretirdin değil mi?” dediler. Bunun üzerine o mübarek zat; “Oraya gidenin, gerçekten, dünyâya ehemmiyet vermeyip, hareketlerine çok dikkat etmesi gerekir” deyip, tevâzu göstermiştir.

 

 

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…


Comments are closed.