Akıl almaz bir dövüş!..

Inönü Tekfuru bir yemek ziyâfeti vermişti.
Osmân Bey de dâvetliydi.
Yedi arkadaşıyla geldi.
Misâfirler neş’eyle yemeklerini yerken, tekfura biri yanaştı.
Bir şeyler fısıldadı.
Tekfur dışarı fırladı.
Gördü ki, etrâfları yüzlerce atlı tarafından sarılmış.
Hileyi hemen sezdi.
Bu, Eskişehir Beyi’ydi.
At üstünden tekfura;
“Git Osmân’ı getir ve bana teslim et!” diye bağırdı.
Öldürmeye gelmişti Osmân Bey’i.
Zîra Şeyh Edebâli’nin kızını istemiş, lâkin Şeyh reddetmiş, üstelik de o kızı Osmân Bey’e vereceğini öğrenmişti.
Yanına dörtyüz atlı aldı.
Gelip o yeri sardı.
Osmân Bey durumu anladı.
Yerinden hızla kalktı.
Yoldaşlarına işâret yaptı.
Her biri, şimşek gibi fırladılar.
Bunlar sekiz kişiydi.
Onlar, dörtyüz kişi.
Çarpışmak akıl işi değildi. Zîra her birine elli kâfir düşüyordu.
Ama korkmadılar.
Kılıçları çektiler.
Küffâra giriştiler.
Osmân Bey’in kılıcı, âdeta şimşek gibi işliyordu.
Her vuruşta birkaç baş düşüyordu.
Fazla sürmedi.
Meydan, düşman leşleriyle doldu.
Osmân Bey ve o yiğitler, ekin biçer gibi kâfirleri biçtiler.
Sekseni can verdi.
Sekseni esir edildi.
Kalanı ise bırakıp kaçtılar.

Comments are closed.