“Talebesi bile âlimleri hayrette bırakan cevaplar verirse, artık kendisini düşünün!..”
İbn-ür-Rıfâî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. On üçüncü asrın ikinci yarısında Siirt’te yaşadı. Zamânında bulunan âlimlerin sohbetlerinde yetişen İbn-ür-Rıfâî bu yoldaki gayretleri ile kısa zamanda yükselerek zamânındaki evliyânın büyüklerinden oldu. Kerâmet ve fazîletler sâhibi idi.
İbn-ür-Rıfâî hazretleri bir köyden geçiyordu. Orada kendisinin büyüklüğünü, yüksekliğini inkâr edenler vardı. İbn-ür-Rıfâî, o köyde cimriliği ile tanınan bir kimseden bir tavuk satın almak istedi. O da verdi. Tavuğu kesip pişirdiler ve birlikte yediler. Bâzı köylüler kemiklerini kapalı bir kaba koydular. Tâcüddîn bin Rıfâî’nin büyüklüğünü inkâr edenler de orada idi. İmtihân etmek ve kendisini zor durumda bırakmak için; “Bu tavuğun civcivleri vardı. Şimdi onlar anasız kaldı” dediler. İbn-ür-Rıfâî, bunların maksatlarını anlayıp, yedikleri tavuğun kemiklerinin bulunduğu kapalı kaba işâret etti. Allahü teâlânın izni ile o kaptan bir tavuk çıktı ve civcivlerin yanına gitti. Onun bu kerâmetine gözleriyle şâhid olan inkârcılar, hemen tövbe ve istiğfâr edip inkârlarından vazgeçtiler…
Bir defâsında İbn-ür-Rıfâî hazretleri, Anadolu beldelerinden birine gitmişti. Geldiğini duyan âlimler toplanarak, ondan istifâde etmek istediler. Yanına, oradan ve çevre beldelerden birçok kimse geldi. Hattâ o beldenin vâlisi de gelip sohbetinde bulundu. Vâli, İbn-ür-Rıfâî’ye; “Efendim, siz asîl bir âiledensiniz, şânınız, şöhretiniz her tarafa yayılmıştır. Birçok günahkâr, sizin dergâhınıza sığınıyor. Onların tövbe etmesine, hak yolda yürümesine, ilerlemesine vesîle oluyorsunuz. İlim ve fazîlet sâhibisiniz. Bizler, sizden istifâde etmek istiyoruz. Sizden nakledilen güzel sözlerle bereketleniyoruz. Biz, size bâzı suâller sormak istiyoruz” dedi.
İbn-ür-Rıfâî, talebelerinin içinde en genç, ilim bakımından diğerlerinden aşağı olan birine işâret ederek, suâllere onun cevap vermesini söyledi. Vâli, zihnine takılan suâlleri bu talebeye sordu. Talebe, suâllerin hepsine, açık, net ve pek güzel cevaplar vererek, vâliyi hayrette bıraktı. Vâli, yanında bulunan âlimlere, suâllere verilen cevaplarda bir yanlışlık olup olmadığını sordu. Hepsi, cevapların çok güzel olduğunu, yanlışlık bulunmadığını söylediler…
Vâli ve orada toplananlar, hayretler içinde kalıp, “en aşağı talebesi, sorulan suâle âlimleri bile hayrette bırakan cevaplar verirse, diğer talebelerinin ve hele kendisinin hâli nasıldır?” diyerek, İbn-ür-Rıfâî hazretlerine ve talebelerine olan muhabbetleri çok arttı.