Dünyâyı tercih eden, emânet olan günleri gafletle geçiren kimseye akıllı denmez.
İbrâhim Tâzî hazretleri İslâm âlimlerinden ve büyük velîlerdendir. Fas’ta Tâze şehrinde doğdu. İlk olarak zamânının âlim ve velîlerinden Ebû Zekeriyyâ Yahyâ el-Vâziî’den okudu. Vehrân’a giderek, orada bulunan âlimlerin derslerine devâm edip, ilmini ilerletti. Tasavvuf yolunda; Sâlih bin Muhammed ez-Zevâvî’den feyiz aldı. 1461 (H.866) senesinde Tâze’de vefât etti.
İbrâhim Tâzî hazretleri, buyurdu ki: “Dünyâ ve onun süsleri hiçbir şey değildir. Dünyânın günleri sâdece emânettir. Dünyâyı tercih eden, emânet olan günleri gafletle geçiren kimseye akıllı denmez. Sermâyesini helâk olacak olan şeye yatıran kimseye yazıklar olsun. Allahü teâlânın muhabbeti ve bütün işlerini Allahü teâlânın rızâsına uygun yapmak gayreti, şereflerin en büyüğüdür. Vekar ile ahlâklanmayı unutma. Kötü işlere bulaşmayı bırakıp, her ân Allahü teâlâyı an ve O’nu hatırından çıkarma ve bunu her yaranın ilâcı bil. Bu, susuzluk için saf sudan daha faydalıdır. Ey kardeşim! Kimin takvâdan nasîbi varsa ve dünyâya düşkün değilse; kerâmete, çok iyiliklere, saâdet ve hakîkî zenginliğe kavuşur. Öyle ise, dünyâ sevgisinden vazgeç. Dünyâya düşkün olmak, bütün günahların başıdır. Ona aldanma. Onun malı, mülkü, lezzetleri, görünüşleri hep aldatıcı, geçici ve yalancıdır. Sonunda yok olmak üzere hazırlanmıştır. Dünyâ hayâtı; oyun, eğlence ve süsten ibârettir…
Dünyâ seni aldatmasın. Dünyâ, zâlim ve hîlekârdır. Bugün senin olduğunu sandığın malların, yarın başkasının olduğunu görürsün… İhlâslı birisi nasîhat verirse kulak ver. Onu dinle ve onunla amel et. Böyle kimsenin nasîhati, seni Rabbin rızâsına yaklaştırır… Allahü teâlâ bir kulundan râzı olursa, onu fadl ve lütfu ile, ebedî kalmak üzere, sevinç ve saâdet yeri olan Cennet’e koyar…
İnsan için, zamanın şartlarını ve hâlini çok iyi bilen, yüksek ilim ve yüksek hâl sâhibi bir büyüğe uyması büyük bir ganîmettir. Böyle bir zâtı tanıyıp ona tâbi olmak, hizmetinde bulunmak, maksûduna ermek isteyen kimse için, tesiri fevkalâde olan, kıymetli ve kuvvetli bir ilâç, bir kimyâdır. Dünyâ ve âhirette kurtuluş, âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâyı sevmek ve O’nu hatırdan çıkarmamakla mümkündür. Allahü teâlâyı anmak, kalbe, rûha ve dile hayat verir. Kişinin amellerinin en üstünü, Allahü teâlâyı anmaktır. O’nu anmak, en sağlam iptir. Buna sarılanlar, sıkıntılardan kurtulup rahata kavuşmuşlardır.