“Amelini az gören kimse gibi ol!..”

“Amelini az gören kimse gibi ol!..”



Hazreti Ömer Ka’b hazretlerine, “Bana nasihatte bulun” deyince, “Yetmiş nebinin ameli gibi amel edip de, âhıret için amelini az gören kimse gibi ol” buyurdu.

Paşmakçızâde Seyyid Ali Efendi Elliikinci Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1048 (m. 1638)’de İstanbul’da doğdu. 1124 (m. 1712)’de orada vefât etti. Tasavvuf büyüklerinin kıymetli sözlerini anlatırdı.

Buyurdu ki:

Huzeyfe hazretleri: “Asıl ölü, ölenler değil, yaşayan ölülerdir” dedi. “Yaşayan ölü nasıl olur?” diye sorulunca da, “Kalbiyle iyiliği bilmeyen ve kötülükten sakınmayandır” buyurdu.

İbn-i Ömer hazretleri şöyle buyurdu: “Sabaha ulaştığın zaman akşamı bekleme (bu, son sabahım de), akşama ulaşırsan sabahı bekleme (bu, son akşamım de ona göre amel et), hastalık gelmeden sıhhatinin, ölüm gelmeden hayâtının kıymetini bil. Çünkü sen, yarın âhırette Cennetlik mi, Cehennemlik mi olacaksın bilmiyorsun!”

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle anlatmıştır: Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), mübârek ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. “Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ seni mağfiret etmiştir” denildiğinde, “Şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu.

İbn-i Mes’ûd hazretleri, “Rabbinin rızâsına kavuşmadıkça mü’mine rahat yoktur” buyurdu.

Hazreti Ömer Ka’b hazretlerine, “Bana nasihatte bulun” deyince, “Yetmiş nebinin ameli gibi amel edip de, âhıret için amelini az gören kimse gibi ol” buyurdu.

Abdullah İbni Mes’ûd hazretleri şöyle buyurdu: “Allahü teâlânın katında en büyük günâh; biri diğerine Allahtan kork deyince, karşıdakinin ‘Sen kendine bak’ demesidir.”

İbn-i Abbâs’ın rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah efendimiz, “Günahından tövbe eden kimse, günahı olmayan kimse gibidir. Günahı terk etmediği hâlde, Allahü teâlâdan kendisinin affedilmesini isteyen kimse, Rabbi ile alay eden kimse gibidir” buyurdu.

Süfyân bin Uyeyne (radıyallahü anh) anlattı: “Kâbe-i muazzamayı tavaf ediyordum. Yanımda da birisi vardı. O da tavaf ediyor, fakat suskun bir vaziyette idi. Tavafı tamamlayınca, Makâm-ı İbrâhim denen yere geldi. İki rek’at namaz kıldı. Sonra Kâbe-i muazzamanın yanına geldi ve şöyle duâ etti: ‘Yâ Rabbi! Zillete ve noksanlığa benden daha lâyık kim var? Çünkü sen, beni zayıf olarak yarattın. Senin affına benden daha lâyık kim var? Yâ Rabbi! Yâ Rabbî sana muhtacım…’ Onun bu sözleri benim pek hoşuma gitti.”

Comments are closed.