Azimli olmak…

Azimli olmak…




Azim… Günümüz Türkçesine çevrildiğinde güncel kullanım olarak “bir işteki engelleri yenme kararlılığı” olarak yazılıyor.

Tabii ki yeterli olmuyor bu açıklama… ‘Azim’de sadece engelle mücadele yok ki, engeli yenmek diye bir tanımlama yeterli olsun. Oysa azim kelimesinin köken olarak anlamı da şöyle:

“Bir yere gitmeye karar veren. Bir iş hakkında kesin karar ve niyet sahibi…”

O hâlde bu tanımlamaya göre başarılı olmak için azimli olmak olmazsa olmaz bir parola…

Birincisi bir hedefiniz var. Ona ulaşmak veya kavuşmak için yola çıkıyorsunuz. İkincisi de bu yoldan dönmemeye kesin kararlısınız. Üçüncüsü de bu kararınıza niyet ettiniz. Yani “tamam” dediniz…

Eğer bu üç şıktan vazgeçmez iseniz, başarı bu üç şıkkın ötesinde duruyor. Hedef, hedefe giden yola çıkmak ve bu yoldan dönmemeye niyet etmek… Azimli olmak budur.

“Ben çok çalıştım da olmadı” kolaycılığı olmaz azimli olanda… “Şartlar şöyleydi, durum böyleydi” olmaz…  Azimli insan aslında en rahat insandır. Niçin?

Çünkü neyi nasıl yapacağına karar vermiş ve yola çıkmış demektir.

Hani “En kötü karar, kararsızlıktan iyidir” denilir ya… Aslında bu ifade de her alanda kullanılmaz. Yerine göre çok büyük hatalara sebep olabilir. Ama bu makalede bunun tartışmasını yapmaya vaktimiz ve yerimiz yok. Dolayısıyla azimli insan karar verememe safhasını çoktan aşmış demektir.

Azimli insan ayrıca yola çıktığı için aynı konuda diğerlerine göre öne de geçmiş demektir.

Ve en önemlisi de niyetini artık yapmış olduğu için kimsenin onun fikrini bulandırma veya başka yöne yönlendirme şansı yoktur.

Onun için bir tek şey kalmıştır. O da süreç… Azimli insan, önünde sonunda o süreci tamamlar ve hedefine ulaşır. İster uçak ile çabuk ulaşan, ister kara yoluyla normal sürede ulaşan ister yaya olarak çok uzun sürede ulaşan olsun… Sonuç hedefe ulaşmayla bitecektir.

Çünkü yola çıkan azimli insandır… Niyet etmiştir. Ve olay bitmiştir…

Ha, bu yolda önüne engel çıkarsa onu da aşmaya kararlıdır. Yeter ki azmi hayra olsun şerre değil…

          İsmail Bulgur-Kayseri

 

 

ŞİİR

 

               Kış mevsimi

 

Karneleri alırız ara dönem tatilde

Sobaları yakarız kardan adam nerede

Toplanır arkadaşlar heyecanla bahçeye

Kış mevsimi başkadır yollarını gözleriz

 

Kestane kavururuz kar topu savururuz

Okuldan gelince biz karları yoğururuz

Kışın güzelliğine hep değinip dururuz

Başkadır kış mevsimi yollarını gözleriz

 

Çay demler büyüklerim misafirler gelecek

Akşam fırtınalarda enerji kesilecek

Direk lambalarımız siyaha bürünecek

Bambaşka olur kışlar yollarını gözleriz

 

Sonbaharın ardından ne kaldı kış geliyor

Yazdan sonra sonbahar sanki haber ediyor

Hazırlıklar tamamdır bak dağa kar iniyor

Yolunu gözlüyoruz kış mevsimi başkadır

 

                 Sinan Korkmaz-Düzce

 

 

 

UNUTULMAZ KELİMELER

 

VEZİR: Osmanlı Devleti’nde askerî ve idari alanlarda geniş salahiyetlere yetkilere sahip en üst derecedeki memurlara verilen unvandı.

Vezir kelimesi, lügatte “yardımcı” manasına gelmekte olup devlet başkanı olan padişahın hemen hemen bütün işlerini yüklenen ve hükümdarlıkla ilgili meselelerde görüş ve tedbiriyle ona yardımcı olan kimsedir. Vezirlerde, doğruluk, sabır, metanet ve yücelik gibi dört haslet bulunurdu…

Vezirliğe ilk ihtiyaç duyan Hazret-i Mûsâ olmuş ve Cenâb-ı Hak’tan kendisine kardeşi Harun aleyhisselamı yardımcı istemişti.

Sevgili Peygamberimizin de başta Hazret-i Ebu Bekir olmak üzere vezirleri, yâni yardımcıları vardı…

Comments are closed.