Babamın duası…

Babamın duası…




Beş vakit alnını secdeye koyar, ellerini açıp “devletimize milletimize zeval verme Rabbim” diye dua eder…

 

 

Babam 87 yaşında… Çocukluğundan beri ne sıkıntılar çekerek büyüdüğünü anlatmaya sayfalar yetmez. Doğar doğmaz anasından ayırmışlardır onu. Analık elinde büyümüştür. Ne sıkıntılar çekmiştir, bazen hatıra olarak anlatırken kahroluruz… Ama babamın hiç geri dönüp de kimseye beddua ettiğini kimse görmemiştir.

Her defasında “hakları vardır bende” diyen bir insandır babam.

Babam, hâlen bağda bahçede ağaç yetiştirmeye, mezradaki hayvanata su bulmaya, kimselerin kalmak istemeyip terk ettiği bu yerlerde hayatı yaşamaya adamıştır ömrünü.

-Baba, yeter artık gel seni İstanbul’a götürelim diyerek yalvar yakar oluruz.

İki üç gün kaldığında “buralar beni sıkıyor, beni toprağımdan ayırmayın” diyerek tekrar köyüne gider… Durduramayız onu…

Ferhat’ın Şirin için dağları delip su getirdiğini söylerler… Babamın dağlardan iğneyle kuyu kazar gibi ince ince sızıntı gibi de olsa su kanalı açarak eteklerdeki hayvanlara su getirme sevdasını görselerdi, “Ferhat’ın torunu mu?” derlerdi.  

-Baba niye bunca emek?

-Oğlum buradaki kurt kuş ne yiyecek ne içecek? Allah beni onlara sebep kılmış ise ne yapacaksın?

Bir seferinde bahçede kendini sokan akrebi “senin yerin burası değil şu kayalıklar” diyerek öldürmeyip oraya gönderen adamdır babam. Tabii ki akrebin soktuğu yeri kanatıp zehirli kanı akıtarak kendi kendini iyileştirecek otantik tedavileri de bilen adamdır. Biz olsak, bizi sokmadan bile akrebi görünce öldürmeye çalışırız.

Çevrede ne kadar kedi köpek, hatta değişik kuşlar varsa hepsi babamın etrafında dolanır durur. Nerede bir hasta hayvan olsa çıkar babamın yanına gelir. Sanki hayvanlar kendi aralarında dilleşmişlerdir, hasta hayvana babamın baktığı konusunda… Nereden hissederler nereden bilirler bilemem hepsi çıkıp babama gelir. O da hiç bıkıp usanmadan her birinin iyileşmesi için kendi yöntemleriyle âdeta veterinerlik yapar.

Babam okuma yazmayı kendi kendine öğrenmiştir… Dinî kitaplara bayılır. En son okumak için benden istediği kitap gazetemizin verdiği Peygamber Efendimizin hayatını anlatan kitaptı. Babam bir de bağda bahçede çalışırken radyodan sadece TRT Türk’ü dinler…

Babam o tarlada, bağda bahçede günde beş vakit alnını secdeye koyar, sonra da ellerini açıp “devletimize milletimize zeval verme Rabbim” diye dua eder.

       Rumuz: “İcazî”-Elâzığ

Comments are closed.