Lütfullah Efendi, Balıkesir’de doğdu. Çeşitli medreselerde ders gördükten sonra Ankara’ya gidip Hacı Bayram-ı Velî hazretlerine talebe oldu. Kısa zamanda yetişti ve hocası tarafından hilâfetle tekrar Balıkesir’e gönderildi. Burada 1404 yılından 1421’deki vefâtına kadar halka İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı…
Lütfullah Efendi vefatına yakın buyurdu ki:
“Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin, en büyük mu’cizesi Kur’ân-ı kerîmdir. Kıyâmete kadar bâkî kalacakdır. İnsanların dilinde okunacak ve sahîfelerde yazılı duracaktır. Hattâ Kur’ân-ı kerîm bir değil binlerce mu’cizedir. Onun en kısa bir sûresinde, meselâ Kevser sûresinde sayısız mu’cizeler vardır. Bütün insanlar birleşseler, Arabların belîğleri bir araya gelip yardımlaşsalar, bir âyet-i kerîmesini söylemekten âcizdirler. Kur’ân-ı kerîm, fesâhat ve belâgatta o kadar yüksektir ki, Arab kabîlelerinin bütün fasîhleri ve belîğleri onun benzerini söylemeye güç yetiremezler…
Kur’ân-ı kerîmin îcâzından biri de nazmının şâmil olduğu haberlerdir. Geçmiş asırlarda ve beldelerde, geçmiş ümmetlerin vak’alarını ve dinlerindeki hükümleri bildirmesidir. Ehl-i kitâbın âlimleri, ömürlerini bunları araştırmak ve öğrenmek için harcamışlar ve tam olarak öğrenememişlerdir. Ehl-i kitâb âlimlerinin Resûlullah Efendimize gelerek görüşüp, konuştukları ma’lûmdur. Çok kerre ehl-i kitâb âlimleri, Resûlullaha suâl sorarlardı ve suâllerini cevâblandıran âyet-i kerîmeler nâzil olurdu. Hepsi tasdîk ederler, inkâr etmeye mecâlleri kalmazdı.
Kur’ân-ı kerîm, gayba âid ve gelecekte olacak hâdiseleri bildirmesi bakımından da mu’cizedir. Bunlardan bir kısmı vâki’ olmuştur. Bir kısmı da şübhesiz vukû’ bulacaktır.
“ONUN KORUYUCUSU BİZİZ!”
Kur’ân-ı kerîmin mu’cize yönlerinden biri de kıyâmete kadar korunmasıdır. Allahü teâlâ [Hicr sûresi 9. âyetinde meâlen] (Doğrusu, kitâbı [Kur’ân-ı kerîmi] Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz) buyurdu.
Kur’ân-ı kerîm, tahrîf edilmeden ve değişdirilmeden gelmiştir. Nice mülhidler ve zındıklar ve bilhâssa Karâmıta fırkası onu değiştirmek için uğraşmışlardır. Bir kelimesini ve bir harfini dahî değişdirememişlerdir. Kıyâmete kadar da değiştirilemeyecektir…”