“Ben anneme söz verdim!”

“Ben anneme söz verdim!”




 

Abdülkadir Geylani hazretleri anlatır:

-Çocukken anneme gidip “Beni Allahü teâlânın yolunda bulundur. İzin ver, Bağdat’a gidip ilim öğreneyim. Salih zatları ve evliyayı bulup ziyaret edeyim” dedim.

Annem sebebini sordu, yaşadıklarımı anlattım. Ağladı, kalkıp babamdan miras kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı. Kalanını bana verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti. Gitmeme izin verip, her ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı:

“Haydi Allah selamet versin oğlum. Allahü teâlâ için ayrıldım. Artık kıyamete kadar bir daha yüzünü göremem” dedi.

Küçük bir kafile ile Bağdat’a gitmek üzere yola çıktım.

Hemedan’ı geçince, altmış atlı eşkıya çıkageldi. Kafilemizi bastılar. Kervanı soydular. İçlerinden biri benim yanıma geldi.

“Ey derviş! Senin de bir şeyin var mı?” diye sordu.

“Kırk altınım var” dedim.

“Nerededir?” dedi.

“Koltuğumun altında dikili” dedim.

Alay ediyorum zannetti. Beni bırakıp gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o da bırakıp gitti. İkisi birden reislerine gidip, bu durumu söylediler.

Reisleri beni çağırttı. Bir yerde, kafileden aldıkları malları taksim ediyorlardı. Yanına gittim. “Altının var mı?” dedi.

“Kırk altınım var” dedim.

Elbisemin koltuk altını sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar.

“Neden bunu söyledin?” dediler.

“Annem, ne olursa olsun yalan söylemememi tembih etti. Doğruluktan ayrılmayacağıma söz verdim. Verdiğim sözde durmam lazım” dedim.

Eşkıya reisi, ağlamaya başladı ve;

“Bu kadar senedir ben, beni yaratıp, yetiştiren Rabbime verdiğim sözü bozuyorum” dedi.

Bu pişmanlığından sonra tövbe edip, haydutluğu bıraktığını söyledi.

Yanındakiler de “İnsanları soymakta, yol kesmede sen bizim reisimiz idin, şimdi tövbe etmekte de reisimiz ol” dediler.

Sonra, hepsi tövbe ettiler. Kafileden aldıkları malları sahiplerine geri verdiler. İlk defa benim vesilemle tövbe edenler, bu altmış kişidir….

          Gafur Leblebici-Ankara

 

 

 

ŞİİR

 

  Yürekler yandı

 

Oy korona korona 

Korku saldın cihana

Allah şifalar versin

Bulaşan her kuluna

 

Yürekler yandı alayına

Nasıl dayandı o ana

Maziye bir baksana

Batı hep şerden yana

 

Oy korona korona

Allah diyenler koruna

Uğrama sakın bu yana

Uğrama sakın yurduma

 

      Ahmet Merkit-Zeytinburnu 

 

 

UNUTULMAZ KELİMELER

 

LEVH-İ MAHFUZ: Allahü teâlânın takdir ettiği ve kâinatta olacak şeylerin yazılı bulunduğu levha. Levh-i mahfuz vardır. Fakat ne olduğu kati bildirilmemiştir. Bununla beraber hakkında çeşitli rivayetler bulunur. Bunlardan birisi, beyaz inci ve kırmızı yakuttan olduğudur.

Kur’ân-ı kerîmde mealen buyruldu ki: (Dünyada olacak her şey, dünya yaratılmadan evvel ezelde Levh-i mahfuza yazılmış, takdir edilmiştir. Bunu size bildiriyoruz ki, hayatta kaçırdığınız fırsatlar için üzülmeyesiniz ve kavuştuğunuz kazançlardan, Allah’ın gönderdiği nimetlerden mağrur olmayasınız.) [Hadîd sûresi: 23] 

Sahîh-i Buhârî’de nakledilen hadîs-i şerîfte ise, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Allahü teâlâ Levh-i-mahfuza önce şunları yazdı: Allahü tealadan başka ilâh yoktur. Muhammed O’nun kulu ve Resulüdür. Verdiğim hükme razı olan, belâlara sabreden, nimetlere şükreden kimseyi doğrular arasına yazdım. O kimse, kıyamet günü onların arasında dirilir. Hükmün dışında bir şey bekleyen, belâlara karşı sabırlı olmayan, nimetlere şükür yolunu tutmayan da benden başka ilâh arasın.”

Comments are closed.