“Ben Eyüp Hocanın babasıyım”

“Ben Eyüp Hocanın babasıyım”



Şaşırmıştım!.. Oğlu bana “namaz kılmayacaksın” diye silah çekiyor, babası ise namaz kılıyordu!..

 

İlköğretim müdürü kulağıma küpe olması için “Bu yaptığın çok büyük suç” dedi. “Sana tavsiyem, hiç kimse hakkında sahte belge düzenleme” diye epey nasihat etti.

Oysa ben “nasıl olsa gelecek” diye ücret belgesini doldurmuştum. Ama mahcubiyetten de bitmiş, tükenmiştim.

Ücret çizelgelerini hemen orada tekrar düzenleyip teslim ettim. O arkadaşı da bir daha arayıp sormadım. O İlköğretim Müdürünün babacanlığını da hiç unutamam.

Yarıyıl bitiminde ben tekrar köye döndüm. Köyde tek başınaydım. 120 öğrenci bir sınıftaydı. Aradan bir ay falan geçmişti ki, bir akşamüzeri bir öğrencim haber verdi. Muhtarın odasında bir misafirim bekliyormuş. Yol yok iz yok bu saatte misafir de kimdi?

Muhtar odasına gittim. Köylüler de oradaydı. Muhtar “Balıkesirli öğretmen bu” dedi.

Misafir amca kalktı boynuma sarılıp hüngür hüngür ağlıyordu. Ben de şaşırmıştım.

Muhtar, “Hocam bu Eyüp Hocamın babasıymış” dedi.

“Eyüp Hocam ne oldu?” dedim “vefat etmiş” dedi, donup kalmıştım. Oturduk, köylülerle birlikte halleştik. Amca hiç konuşmuyordu. Beni görünce dili tutulmuştu sanki.

“Biz amca ile birlikte lojmana gidelim” dedim.

Lojmana geldik. Amca, “hocam dört saattir yoldan geliyorum, çok yoruldum. Odada yemek yedim, ben yatsı namazımı kılayım” dedi.

Şaşırmıştım. Oğlu bana “namaz kılmayacaksın” diye silah çekiyor, babası ise namaz kılıyordu. Namaz sonrası konuştuk. Oğlu hepsini anlatmış. “Ben buraya seni görmeye geldim, oğlum sana yaptıklarının hepsini anlattı. 4 saat sırtında ve omzunda taşıdığını da” dedi. “Sivas’a git Balıkesirli Üzeyir Hocam bana hakkını helal etsin” dedi.

“Amca bütün hakkımı helal ettim” dedim. Helalleştik. Eyüp Hocam ağırlaşınca Ankara’ya Hacettepe Tıp Fakültesine götürmüşler ama kurtaramamışlar.

Amca, çok fakir olduklarını çok sıkıntı çektiklerini anlattı. Hocam Gülnar’a gelirsen hiçbir şeyimiz yok. Eylül ayında gel. Bir bağımız var, sana hiç olmazsa üzüm ikram edebilirim diyordu. Eyüp Hocamızı çok zor şartlar altında okuttuğunu, hatta Eyüp Hocamı Kur’an kursuna da gönderdiğini söylüyordu. Ama oğlunun niye böyle olduğunu; kimlerin tesirinde kaldığını aklının almadığını belirtiyordu…

O gece sabaha dek sohbet ettik. Sabah olunca da Çetinkaya’ya giden köylülerle birlikte helalleşip uğurladık. Bir daha görüşemedik. Her ikisine de Allah’tan rahmet diliyorum…

             Üzeyir Özkan-Balıkesir 

Comments are closed.