Benim duâmdan ne olur ki!..

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin Seyyid Burhâneddîn adında bir talebesi vardı ki, çok severdi bu büyük zâtı.

 

O anlatıyor:

 

Bir gün, hocamın bağda olduğu bir saatte, kendilerine balık götürüp hediye ettim.

 

Kabul buyurdu hediyemi.

 

Ateş yakıp pişirmek istedik.

 

Ve başladık hazırlığa.

 

Ancak hava karardı birden. Üstelik de yağmur bulutları belirdi gökyüzünde.

 

Sonra gök gürledi.

 

Şimşekler çaktı!

 

Ve peşinden yağmur…

 

Ama nasıl?

 

Kovadan boşalırcasına.

 

Hiç böylesini görmemiştim.

 

Hocam bana dönüp;

 

“Burhâneddîn, duâ et de bir müddet için bizim bağa yağmur yağmasın” buyurdu.

 

Ben cevâben;

 

“Peki efendim” dedim.

 

Benim duâmdan ne olurdu ki!..

 

Ama o emretmişti.

 

Ellerimi kaldırdım.

 

Ve kalbimden;

 

“Yâ Rabbî! Hocamın hatır ve hürmetine bu yağmurunu bu bağa yağdırma” dedim.

 

Yalvardım Rabbime.

 

Duâm kabul oldu.

 

Yağmur yağıyordu.

 

Ama etrâfımıza yağıyor, bizim bulunduğumuz bağa bir damla bile düşmüyordu.

 

Çünkü hocamı vesîle etmiştim.

 

“Onun hürmetine” demiştim.


Comments are closed.