“Birbirlerine karşı pek merhametlidirler”

“Birbirlerine karşı pek merhametlidirler”



“Muhammed, Allahü teâlânın insanlara gönderdiği peygamberidir. Onunla birlikte olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetlidirler. Birbirlerine karşı pek merhametlidirler.”

 
 

Muhammed bin Kâ’b Kurazî hazretleri tabiînin tefsir âlimlerindendir. 40 (m. 661)’de Kûfe’de doğdu. Gençlik döneminde Medine’ye yerleşti. Enes bin Mâ­lik, Berâ bin Âzib, Câbir bin Abdullah, Abdullah bin Abbas, Amr bin Âs ve birçok sahabiden hadis rivayet etti. 108 (m. 726)’de vefat etti. Şöyle nakletmiştir:

Allahü teâlâ, Feth sûresinin sonunda, (Muhammed, Allahü teâlânın insanlara gönderdiği peygamberidir. Onunla birlikte olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetlidirler. Birbirlerine karşı pek merhametlidirler) buyuruyor. Bu âyet-i kerime uzun olup, sonunda, (Kâfirlerin onlara gayz etmeleri için…) buyurulmaktadır. Allahü teâlâ, Eshâb-ı kirâmı, birbirlerini çok sevdiklerini bildirmekle övmektedir. Âyet-i kerimede bulunan (Rahîm) kelimesi, birbirlerini sevmelerinin çok olduğunu gösteriyor. Böyle kelimelere Arabî gramerinde (Sıfat-ı müşebbehe) denir. Hem çokluk, hem de devam bildirir. Eshâb-ı kirâmın birbirlerini sevmelerinin devamlı, sürekli olduğunu göstermektedir. Resûlullah hayatta iken de, âhireti teşrîf eyledikten sonra da, hep birbirlerini sevdiklerini bildirmektedir.

Eshâb-ı kirâmın birbirleri arasında, sevmeye uymayan hiçbir şeyin, hiçbir zaman bulunmadığı, bu âyet-i kerimeden anlaşılmaktadır. Birbirine karşı, kin beslemek, düşmanlık, çekememek gibi çirkin şeylerin hiçbir zaman hatırlarına bile gelmeyeceğini, Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimede açıkça bildiriyor. Eshâb-ı kirâmın her biri böyle idi. Çünkü âyet-i kerimedeki (Vellezîne) hepsi demektir. Eshâb-ı kirâmın hepsinin Cennete gidecekleri, Kur’an-ı kerimden anlaşılmaktadır.

Hadîd sûresinin onuncu âyetinde meâlen, (Mekke fethedilmeden önce, Allah yolunda mallarını verenler ve cihâd edenler, fetihten sonra böyle yapanlar gibi değildir. Bunların derecesi daha yüksektir. Allahü teâlâ, fetihten önce ve sonra, böyle yapanların hepsine ‘Hüsnâ’yı söz verdi) buyuruldu. (Hüsnâ), Cennet demektir. Görülüyor ki, Mekke şehri fethedilmeden önce ve edildikten sonra, Allah yolunda mallarını verenlerin ve cihâd edenlerin Cennete gidecekleri müjdelenmiştir. Bu âyet-i kerimede mal vermek ve cihâd etmek, Cennete girmek için şart olarak bildirilmemiştir. Onları övmek için bildirilmiştir. Çünkü Eshâb-ı kirâmın hepsi böyle idi. Hepsi, Allah yolunda mallarını vermiş ve cihâd etmişlerdir. Eshâb-ı kirâmın hepsi Cennet ile müjdelenmiş oluyor. Bütün milletlerin yerini tutmuş olan bu milletin en ileride olanları Eshâb-ı kirâmdır…

Comments are closed.