“Boğazımın düğümlendiği an…”

“Boğazımın düğümlendiği an…”




 “İsmim Ömer, Hükûmet Caddesi’nde Konak Lokantamız var, her zaman beklerim…”

 

Öğretmen okulunda okurken tatil zamanlarında köyümüze gider çiftçilikle uğraşan ailemize yardımcı olurduk. Okulda hem öğretmenler hem de talebeler arasında iki grup vardı, milliyetçiler ve solcular, biz de kendimize yakın arkadaşlarımız vardı o sebeple ülkücü gençlerin içinde yer aldık… O zamanlar ülkemizi genel olarak birbirine düşürmek için karıştırdıkları gibi Erzincan da çok karışıktı.

Üçüncü sınıfın ikinci dönemleri idi… İlçe Başkanlığında akşam otururken dikkatimi çekti. Bir beyefendi gençlere çok güzel bir şeyler anlatıyordu… Masaya doğru kulak kabarttım, olmadı usulca masaya kadar yaklaşarak konuşmaları ben de dinlemeye başladım.

Hatta o kadar ki vakit ilerledikçe birer ikişer herkes ayrıldı gitti. Ben zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadan o sohbete kilitlenmişim. Artık kapanış vakti geldiğini söylediler. Dışarı çıkınca o beyefendi ile baş başa kaldık.

Ama ay ve dünya gibi olmuştuk… Konuşmaları beni nasıl etkiliyordu… Dışarıda da konuşmaya devam ettik, kendisi ile tanıştık. Bu anlatılanları ben ilk defa duyuyordum ve çok hoşuma gidiyordu.

Bu beyefendi ile tanışmamı sanki yeniden dünyaya geldiğim yıl olarak değerlendiriyorum. Saat gece 00:00 olduğu hâlde bu beyefendiden ayrılmakta zorlandım. Artık saat çok geç olmuştu. Ayrılırken beyefendi dedi ki:

“Benim ismim Ömer, bizim Hükûmet Caddesi’nde Konak Lokantamız var, her zaman beklerim…” Vedalaştık. Ben kaldığımız eve gittim ama Ömer Abi ve Konak Lokantası kafama kazındı. En kısa zamanda gitmeliydim…

Nihayet bir gün Konak Lokantası’na gittim ve Ömer Abiyi buldum. Yine beni hoşsohbet karşıladı. Yemek ikram etmek istedi.

“Ne yersin” deyince benim boğazım düğümlendi. Çünkü param yoktu. Çok ısrar edince ben de “mercimek çorbası alayım” dedim. Hem çorbayı içiyordum hem de parasını nasıl ödeyeceğimi düşünüyordum. Ömer Abi başka yemek yemem için çok ısrar etti. Ben ise yememek için ısrar ettim. Ömer Abi zorla bana “çorbanın üzerine iyi gider” diyerek kuru fasulye ve pilav söyledi. Yemek beni ben ise yemeği yedim âdeta!..

Masadan kalkarken ben yediğim yemeklerin parasını nasıl ödeyeceğim diye düşünürken Ömer Abi bana iki tane kitap hediye etti. Kitaplar kırmızı kaplı “İman ve İslam” ile sarı kaplı “Ehl-i Sünnet Yolu” idi… Sıra yemek paralarını ödemeye gelmişti… Şimdi ne yapacaktım? DEVAMI YARIN

Comments are closed.