Çocukken güreşe tutuştular

Hazret-i Hasan, hazret-i Aliyy-ül Mürtezâ’nın radıyallahü anhümâ ilk ve büyük oğlu, Resûl-i ekrem’in de torunudur “aleyhisselâm.”
Ramazan-ı şerîfte dünyaya geldi.
Doğar doğmaz Resûlullahın kucağında buldu kendini.
Onun terbiyesiyle yetişti ki, bu, her kişiye nasib olmayan bir devletti.
Hazret-i Hasan ile hazret-i Hüseyin radıyallahü anhümâ, çocukken bir gün güreşe tutuştular.
Resûlullah Efendimiz de yanlarındaydı ve ne hikmetse Hasan’ı teşvik buyuruyordu. Bu hâl, hazret-i Fâtıma’nın garibine gitti. Ve merakla döndü Efendimize:
– Babacığım!
– Buyur kızım.
– Görürüm, Hasan’ı tutarsınız.
– Evet kızım, öyle.
Hazret-i Fâtıma iyice meraklandı.
– Ama Hasan daha büyüktür. Küçüğe yardım etmek daha münasip değil midir babacığım?
– Doğru dersin kızım.
– Öyleyse?
– Ama Cebrâil de Hüseyin’e yardım ediyor.

RESÛLULLAHA BENZERDİ
Eshâbın büyüklerinden Ebû Hüreyre radıyallahü anh anlatıyor:
Ben Hasan’ı nerede görsem, gözlerim yaşarır, bir hatıra canlanır zihnimde.
Şöyle ki;
O, henüz ufacık bir mâsumdu ki, Efendimiz aleyhisselâm Onu kucağına aldılar bir gün.
Ben de oradaydım.
Baktım, minnacık elleriyle, dedesinin nurlu sakallarıyla oynuyordu. Dikkat ettim, yüzü, Resûlullah’ın mübârek yüzüne çok benziyordu. Öyle ki, Eshâb arasında Efendimize Onun gibi benzeyen yoktu daha.

Comments are closed.