Dijital dönemde kitap okuyuculuğu

Dijital dönemde kitap okuyuculuğu




Kitabın ilk çıktığı yıllardan, bugünlere gelene kadar geçirdiği evrelerde sanırım en uzun bugün elimize aldığımız, yapraklarını çevirerek, kokusunu içine çekerek okuduğumuz kitaplardır. Bununla birlikte gelişen, dönüşen çağımızda, internet ortamında neredeyse tüm işlerimizi kolaylaştıran teknoloji, kitaba da el atmış ve e-Kitap hayatımıza girmiştir… Dünyada hızla yayılan e-Kitap, ülkemizde aynı hızla ilerliyor mu bilmiyorum. Sanırım, okuma oranı düşük olduğundan çok istatistiklere de giremiyoruz. Kitap okurları, bu durumda, neredeyse ikiye ayrılmış durumdalar. Bazıları, benim gibi geleneksel yöntemde ısrar ediyorken, dijital okumaya, onun getirdiği kolaylıklar ve yenilikleri göz ardı edemeyenler de var şüphesiz. Hiç unutmam, pandemi döneminde okumam gereken bir kitap vardı. Böylesi bir dönemde kitabı, e-Kitap’tan okuyup bitirmenin keyfini unutamam.

Benim eksik olan duygum, kitabın kokusu yoktu. Sonrasında, alıp kitaplığıma koyamadım. Aklıma gelen bir yerini yeniden okumak için ona bakamadım. Ancak, o kitabı zamanında okuyup bitirdim ve çok mutlu hissettim.

Kitap okurken elbette ki asıl olan okumaktır. Yenilikler olmalıdır da. Dijital dünyanın kazandırdıklarının yanında, kaybettirdiklerini hesaplayarak gitmekte yarar var. Okuma alışkanlığı edindirmek istediğimiz çocuklar ve gençlerde etkisi nedir, ona bakmak gerek. e-Kitap okuyan bir çocuğu, masal okurken izlemek gerek. Çocuklar için her şey düşünülmüş, seslendirmeler; hayvan sesleri, insan sesleri, yolda yürürken çıkan sesler, hayal kurmaya gerek yok, onlar zaten çocuklarımızın elinin altında. Tıpkı son sistem oyuncakları gibiler. Peki birçok şeyin hayalle gerçekleştiğini var saydığımızda, bizler acaba teknolojiyle çocuklarımızın hayallerini çalıyor olabilir miyiz?

Bilemiyorum ama günümüzde e-Kitaplar söylenilenden çok daha fazla gelişmiştir. Okuyucular, istedikleri kitaba hızlı ulaşabilmelerinin yanı sıra, okumalarda boşluklara not almalardan tutun da çevrim içi okuyanlarla aynı kitap üzerine konuşabilecek kadar teknolojik konfora ulaşmışlardır.

Hayatımızda teknolojinin varlığını reddedemeyiz. Ancak, hayalleri çalınmamış bir nesil yetiştirmek istiyorsak; hiç değilse çocuklarımızı koruyabilmek adına, e-Kitaplardan belki bir süreliğine daha uzak tutmalıyız. Eh, tutabilirsek tabii…

        Raife Aysel Akkanat

 

 

 

 

ŞİİR

 

                İSTANBUL

 

Bir gün olsun kucaklayıp sarmadın.

Suçum neydi, hiç bağrına basmadın?

Feryadımı duyup kulak asmadın,

Hatam nedir, söyle bana İstanbul?

 

Söyle, suçum sana gönül vermek mi?

Seni sevip başıma taç etmek mi?

İncitmeyip canım gibi sevmek mi?

Hatam nedir söyle bana İstanbul?

 

Bütün ağır yüklerini yükledin,

Yetmez gibi fazlasını ekledin,

Düşman gibi hep ölmemi bekledin,

Hatam nedir, söyle bana İstanbul?

 

Zindan oldun da dünyamı kararttın.

Zalim oldun gül yüzümü sararttın.

Hasret koydun mutluluğu arattın.

Hatam nedir, söyle bana İstanbul?

 

Neden ezdin seni candan seveni?

Buna rağmen seviyorum ben seni.

Süleyman’ım çektim bunca çileni,

Hatam nedir söyle bana İstanbul?

 

          Süleyman Usta-İstanbul

 

 

 

 

 

 

KISA… KISA…

 

Sevmek üzerine…

 

Sevmek başlı başına insana güzel bir kelime gibi gelir. Fakat bence tamamen nötr bir kelimedir. Nereye çekerseniz oraya gider. Mesele sevmeniz değil, nasıl sevdiğinizdir. Sevmek tek başına yetmez bir anlam ifade etmez. O sevgiyi gösteriş biçiminizdir mühim olan. Herkes sevebilir. Lakin herkes güzel sevemez. Herkes sever ancak bazıları sevgisini merheme, şifaya, goncaya güle dönüştürebilir. Birine zarar vererek sevmektense hiç sevmemek daha iyidir…

Sevginin elli tonu vardır. Herkesin sevgisi kendine hastır. Sevginiz sizin ruhunuzun suretinde görünür. Bir nevi ruhunuzun yansımasıdır. “Seni seviyorum”dan çok “seni güzel seviyorum” ifadesi manidardır. Ama belki de yanılıyorumdur. Sevmek kelimesi başlı başına güzel bir kelimedir hakikaten. Çünkü seven yaralamaz zehir olmaz incitmez kırmaz. Başka türlüsüne sevmek denmez. Kendini sevmektir başka türlüsü, gururunu, kibrini sevmektir. Karşıdakini sevmemektir…

Sevmek suretsizdir. Ona şekil vermek ise insanoğlunun işidir. Bir Avustralya atasözü der ki: “Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır.”

Çok sevmenin değil güzel sevmenin ehemmiyetli olduğu nice yarınlara!..

Rabia Özen

Comments are closed.