Dünyevi hazlar bahçesinden dijital hazlar bahçesine geçerken pek zorlanmadık. Doğadan bahçeye adım atar atmaz, zaten bedenlerimizin kudretini bahçıvana ve temsilcilere teslim etmiştik ve dijitalleşmeye hazırdık. İçerisi: bahçe; dışarısı: öncelerin tabiat dediği doğa.
“En dikkatlilerin bile aklına eşikte durup düşünmek gelmemiştir, en çok düşünmeleri gereken yerde” diye yazıyor Nietzsche. Evet, eşikte, bahçeyi doğadan, düzeni yıkımdan, varlığı hiçlikten, anlamı anlamsızlıktan ayıran eşikte durup düşünmemiz gerekiyor şimdi. Deneyimsizlik ile deneyimi ayıran o ince çizgide. Şöyle masalsı bir anlatımla devam edelim…
Kıyıdan denize uzanan iskelenin en ucuna doğru yürüdüm; derin ve soğuk sulara kendimi bırakmak istiyordum sadece. Hiçbir şeyin şok etkisi yapmadığı bir dünyada kendi şokumu kendim yaşamak; kayıtsızlığın, aldırmazlığın yüzergezerliğinden kurtulmak; yara alıp sulara batmak. Yaralanmak yaşadığını hissetmek ve yaşadığımız dünyada olup bitenlere şaşırmaktır. Atladım sulara. İmge bombardımanı altında kor gibi kızarmış bedenimin soğuk sulara değdiğinde çıkardığı “cozzz!” sesini sahildekilerin işiteceğini düşünerek etrafıma bakındım, ama herkes kendi âlemindeydi, sadece ben işitmiştim. Kişisel şokum ne bende ne de ötekilerde şok etkisi oluşturdu. Şaşırmadım…
Şoklara karşı bağışıklık kazandık; hiçbir şey şaşırtmıyor ve şok etmiyor. Şoklardan etkilenmeyen bedenlerin yaşadığı bir dünyada öncülerin, şok yöntemiyle bizi kendimize getireceklerini düşünmeleri biraz değil, bayağı safdilliliktir.
Önce parçalamalı, sonra da montajlamalıydık. Fakat bizden önce davrandılar ve şimdi hep yıkım aşamasındayız; fiziksel çevremiz, doğamız, konutlarımız, kentler, kurumlar, ilişkilerimiz yıkılıyor; bir inşaat şirketi Picasso’nun mottosunu, kendi mottosu yapmış ve Picasso’yu müteahhitleştirmiştir:
“Her öncü hareket, öncesinde bir yıkımla başlar” ve en avangard (öncü) sloganlar egemenlerin sloganı olunca yıkımın propagandasını yapmak onlara, bu yıkımdan nasıl bir yapım çıkaracağımızı düşünmek de bize düşmüştür.
ErdiHan/Sosyolog
ŞİİR
SEN
Yıldızları seyrediyorum gökyüzünde…
Mehtaplı bir gecenin serinliğinde…
Alaca karanlığın sessizliğinde…
Ta ki güneş doğana kadar bekledim seni.
Taşlı caddelerde yalnız dolaşırken…
Yağmur altında doluca ıslanırken…
Yüreğim sensizliğe sensiz ağlarken…
Gönlüm yabana kadar bekledim seni…
Kış oldu, sensiz bahara geldim…
Karlar eridi, ırmaklara taştım…
Ağaçların dallarında tohum oldum…
Güller açana kadar bekledim seni…
Aylar günler seyran oldu…
Bir ömür uğruna bekler oldu…
Saçlarım ağardı gözlerim yaş doldu…
Özlercesine görmeyi bekledim seni…
Gün ağarıp güneş doğarken…
Gün batıp akşam olurken…
Gecenin tan vaktini seyrederken…
Sabahlara kadar bekledim seni…
Abdulkadir Yılmaz
SAĞLIK OLSUN
İLTİHAPLI ROMATİZMA (Romatoid artrit): Halk arasında “iltihaplı romatizma” olarak bilinen, vücudun bütün doku ve sistemlerini tutan özellikle kadınlarda sık rastlanan iltihabi (inflamasyon) sistemik bağ dokusu hastalığıdır. Romatizmanın vücutta en sevdiği bölgeler el ve diz eklem bölgeleridir. Genellikle 40 yaşından sonra daha sık görülür. Topluma oranladığımızda her yüz kişiden iki kişide görülebilir. Romatoid artrit vücutta birçok doku ve organı olumsuz etkiler, halk tabiriyle tutulum meydana getirir. Örneğin kalp zarı iltihabına sebep olmaktadır. Perikart iltihaplanması da diyebiliriz. Gözlerde, özellikle göz duvarlarında skleroda iltihaplanma meydana getirebilir. Kornea ülserine (ulcus kornea) sebep olabilmektedir. Bazen kullanılan bazı ilaçlara bağlı olarak kılcal damar iltihabı (vaskalits) yapabilmektedir. Akciğerlerde fibrosertlikler meydana gelebilmekte solunum kapasitesini etkilemekte, esneklik ve elastikiyetini bozabilmektedir. [Dr. İsmail Maraş]