İslam dininin inançlarını, emirlerini ve yasaklarını doğru olarak bildiren binlerle kıymetli kitap yazılmıştır…
Sual: Dinimizi doğru olarak kimden, nerelerden ve hangi kitaplardan öğrenmeliyiz?
Cevap: İslam dininin inançlarını, emirlerini ve yasaklarını doğru olarak bildiren binlerle kıymetli kitap yazılmış, bunların çoğu yabancı dillere çevrilerek, her memlekete yayılmıştır. Bu doğru kitapları yazan İslâm âlimlerine Ehl-i sünnet âlimi denir. Buna karşılık, yalnız kendi zevklerini düşünen, kısa görüşlü ve mevki, para ile satılmış olanlar, her zaman, İslâmın faydalı, feyizli ve ışıklı yoluna saldırmış, Ehl-i sünnet âlimlerini lekelemeye, İslâm dinini değiştirmeye, Müslümanları aldatmaya uğraşmışlardır. İnananlarla inkâr edenler arasındaki bu mücadele her asırda olmuş ve kıyamete kadar da olacaktır.
Ehl-i sünnet âlimleri, bütün bilgilerini Eshab-ı kiramdan öğrendiler. Onlar da, Resulullah efendimizden aldılar. Eshab-ı kiram, İslâmiyeti bildirmek için, uzak memleketlere dağıldılar. Bunun için, kitap yazmaya vakit bulamadılar. İkiyüz seneden sonra gelen âlimler arasında, din bilgilerine kendi görüşlerini, zamanlarındaki fen bilgilerini ve eski filozofların sözlerini karıştıranlar oldu. Böylece, yetmişiki bozuk Bid’at fırkası meydana geldi.
Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan Cehenneme gidecektir. Her mümin, nefsini tezkiye yani nefsin yaratılışındaki küfrü ve günahları temizlemek için, her zaman çokça Lâ ilâhe illallah ve kalbini tasfiye yani nefisten, şeytandan, kötü arkadaşlardan ve zararlı bozuk kitaplardan gelmiş olan küfürden ve günahlardan kurtulmak için Estağfirullah okumalıdır. İslâmiyete uyanın duaları muhakkak kabul olur. Namaz kılmayanın, günah işleyenin ve haram yiyip içenin İslâmiyete uymadığı anlaşılır. Bunların duası kabul olmaz ve böylelerinden din de öğrenilmez.
***
Sual: Bir Müslüman, kendi mezhebine göre yapamadığı bir ibadeti, başka mezhebi taklid ederek yapabilir mi?
Cevap: Bir işin yapılmasında haraç, güçlük bulunursa, yani kendi mezhebine göre yapmasına imkân olmayan bir işi, başka mezhebe uyarak yapmak caiz olur. Fakat, ikinci mezhebin o işe bağlı olan şartlarını, yani farzlarını ve müfsitlerini gözetmesi de lazımdır. Hanefi mezhebi âlimlerinin, böyle işlerde, Maliki mezhebini taklit etmeye fetva verdikleri, ibni Âbidînde yazılıdır.