Fıkh ilmi, insanların yapması ve yapmaması lâzım olan işleri bildirir.
Abdürrahmân bin İbrâhim Bedrî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 624 (m. 1227) yılında Şam yakınlarında Neva kasabasında doğdu. Zamanın büyük âlimlerinden hadîs ve fıkıh ilmini öğrendi. Şafiî mezhebi fıkıh bilgilerinde mütehassıs oldu. Bâderiyye’de yerleşip, medresede ders verdi. Pekçok talebe yetiştirdi. 690 (m. 1291) yılında Bâderiyye’de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Fıkh ilmi, insanların yapması ve yapmaması lâzım olan işleri bildirir. Fıkh bilgileri, Kur’ân-ı kerimden, hadis-i şeriflerden, icmâ-ı ümmetten ve kıyâstan meydana gelmektedir. Eshâb-ı kirâmın veya bunlardan sonra gelen müctehidlerin söz birliğine (İcmâ’-ı ümmet) denir. Kur’ân-ı kerimden veya hadis-i şeriflerden veya icmâ-ı ümmetten çıkarılan ahkâm-ı şer’ıyyeye (Kıyâs-ı Fukaha) denir. Bir işin, helâl veya haram olduğu, Kur’ân-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anlaşılmazsa, bu iş, bilinen başka bir işe benzetilir. Böyle benzetmeye (Kıyâs) denir. Kıyâs yapmak için, o işi helâl veya haram yapan sebebin, birinci işte de bulunması lâzımdır. Bunu da, ictihâd derecesine yükselmiş âlimler anlayabilir.
Fıkh ilmi çok geniştir. Hepsi, dört büyük kısma ayrılır. 1- İbâdât olup, beşe ayrılır: Namaz, oruç, zekât, hac, cihâd. Her birinin dalları çoktur. 2- Münâkehât: Evlenme, boşanma, nafaka ve daha nice dalları vardır. 3- Muamelat olup, alışveriş, kira, şirketler, fâiz, miras… gibi birçok bölümleri vardır. 4- Ukûbât, yâni cezâlar olup, başlıca beşe ayrılmaktadır. Kısâs, sirkat, zinâ, kazf, riddet, yâni mürted olmak cezâlarıdır…
Fıkhın ibâdât kısmını kısaca öğrenmek, her Müslümana farzdır. Münâkehât ve muamelat kısmlarını öğrenmek, farz-ı kifâyedir. Yâni, başına gelenlerin öğrenmesi farz olur.
Tefsîr, hadis ve kelâm ilimlerinden sonra, en şerefli ilim, fıkıh ilmidir. Aşağıdaki altı hadis-i şerif, fıkhın ve fıkh âlimlerinin şerefini göstermeye kâfidir:
(Allahü teâlâ, bir kuluna iyilik etmek isterse, onu fakîh yapar.) (Bir kimse fakîh olursa, Allahü teâlâ, onun özlediği şeyleri ve rızkını, ummadığı yerlerden gönderir.) (Allahü teâlânın en üstün dediği kimse, dinde fakîh olandır.) (Şeytana karşı bir fakîh, bin âbidden [çok ibadet yapandan] daha kuvvetlidir.) (Her şeyin dayandığı bir direk vardır. Dînin temel direği, fıkıh bilgisidir.) (İbâdetlerin eftali, en kıymetlisi, fıkıh öğrenmek ve öğretmektir.)