Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır.
Bağdat’ta yaşadı.
Kabri de Bağdat’tadır.
Bir gün Hârun Reşide;
“Ey halîfe-i müslimîn! Sana bir suâlim var” dedi. “Bil bakalım, bu yerin üstünde, yerin altında ve göklerde en çok ne vardır?”
Hârun Reşid;
“Bunu bilmeyecek ne var?” dedi. “Yeryüzünde en fazla olan, bitki ve hayvanlar, yer altında ölüler, gökteyse meleklerdir.”
Behlül Dânâ;
“Hayır, bilemedin” dedi.
Hârun Reşid sordu:
“Doğrusu ne peki?”
Hazret-i Behlül;
“Yer altında çok olan, ölüler değil, ölülerin pişmânlığıdır. ‘Âh!.. Keşke daha çok ibâdet etseydim’ diye yanar tutuşurlar” dedi.
Halîfe sordu:
“Peki, yer üstünde çok olan nedir?”
“Yaşayan insanların ‘hırsları’ ve ‘tamahları’dır.”
“Göklerde en çok ne var?”
“Bu, seninle ilgili.”
“Yaa, nedir o?”
“Âdil hükümdârların kazandığı sevaplar.”
● ● ●
Bu zâta bâzı gençler;
“Efendim, dünyâda en zor şey nedir?” diye sordular.
Büyük velî;
“Hakkı bâtıldan ayırmak, Yâni iyi nedir, kötü nedir? Kim sevilir, kim sevilmez? Bunu iyi ayırabilmektir. Âhirette ‘hak’ diye sarıldığı şeylerin ‘bâtıl’ olduğunu görenler, büyük hüsrâna uğrayacaklar” buyurdu.