Dünyâdan çıkmadan önce, sevgisini kalbinden çıkar!

“Dünyâ zıll-i zâildir. Ona güvenen nâdimdir. O seninle kalırsa da, sen onunla kalmazsın.”

 

 

 

Ahmed Tebâsî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1420 (H. 831)’de Tûnus’ta doğdu. Kerâmetler ve hârikalar sâhibi veliyyi kâmil Ahmed bin Mahlûf Şâbî’nin sohbetinde yetişti. 1523 (H.930) senesinde, Tûnus’ta Neferât beldesinde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:

 

“Nerede olursanız olun, ne yaparsanız yapın, Allahü teâlâ sizi görür. Onun için, yasaklanan yerlerde değil, emredilen yerlerde bulunun.”

 

“Vaktini boş yere harcayan kimse câhildir.”

 

“Dünyâya aşırı düşkün, mağrur ve fitneci kimselerle dostluk kurup onların bulunduğu yerlerde dolaşmayın. Bunlarla birlikte olanın gideceği yer Cehennem’dir.” “Eğer azığınız takvâ olursa, kıyâmet gününde selâmette olursunuz.”

 

“Dünyâ zıll-i zâildir. Ona güvenen nâdimdir. O seninle kalırsa da, sen onunla kalmazsın. Dünyâdan çıkmadan önce, kalbinden dünyâ sevgisini çıkar. Dünyâ lezzetlerine aldanmayan, Cennet nîmetlerine kavuşur. İki âlemde azîz ve muhterem olur. Dünyâ harâbdır. Şerbetleri serâbdır. Nîmetleri zehirli, safâları kederlidir. Bedenleri yıpratır. Emelleri arttırır. Kendini kovalayandan kaçar. Kaçanı kovalar. Nîmetleri geçici, hâlleri değişicidir. Dünyâya ve buna düşkün olanlara inanılmaz. Selâmeti ve doğru yolu, ancak dünyâyı terk eden kimseler bulabilir.”

 

“Kulun her hâlinde ibâdet yapması gerekir. Çünkü ömür çok kısadır. Ömrünün bir kısmı küçüklükte geçer. Bir kısmı büyüyünce, bedenî ihtiyaçlarını temin etmek, uyku, kendisine ârız olan hastalık, özür hâlleri, zarûrî meşgaleler, insanlarla uğraşma ve geçim derdi gibi işlerle geçer. Bunlardan geriye, insan için çok az vakit kalır. İşte insan, ya bu kısacık ömrünü ibâdet ve tâatle geçirmek sûretiyle Allahü teâlâya, Cennet’ine ve çeşit çeşit nîmetlerine kavuşur, veya bu kısacık hayâtı kendi aleyhine zâyi eder de, ebedî hüsrâna uğrar veya ömrünü günah ve başkalarına düşmanlıkla geçirir. Böylece şeytanın yardımcılarından olur, onunla birlikte Cehennem ateşinde yanar. Herkes, yaşadığı kısa ömür içerisinde bu üç hâlden birinde bulunur. Allahü teâlânın takdîr ettiği şeyler, her zaman insanın istediği şekilde cereyân etmez. İnsan bâzen oturup, istediği bir şeyi bekler. Fakat bu sırada birçok iyi şeyleri kaçırır. Çok defâ insanın kendisi için istediği şeylerin sonu şer olur. Bu sebeple insanın tercihte bulunması, şöyle veya böyle olmasını istememesi gerekir. Bilakis, Allahü teâlânın kendisi için hayırlı olanı ihsân etmesi için, bütün işlerini Allahü teâlâya bırakması gerekir.


Comments are closed.