Elimdeki makas!..

Elimdeki makas!..



 “Annemin dükkândan çıkmayıp sadece dikiş diktiğini görünce kalplerindeki katılık erimiş…”

 

Üç senedir bu terzi dükkânını ben işletiyorum. Annem nasıl dizayn ettiyse aynı bıraktım düzenini. Kapının hemen yanındaki raflara incik-boncuk, düğme, kurdele, fistolar, güpürler, Fransız dantelleri yerleştirmişti. Dikiş makinesinin arkasındaki raflar iplik; geri kalan duvarları boydan boya pamuk, keten, saten, pazen, kadife, jarse, viskon, yün kumaşlarla doldurmuştu. Dikiş makinesinin hemen bitişiğinde ise 70’li yıllara ait antika bir radyo. Muhtemelen babamın, daha tazecik evlilerken anneme aldığı ilk hediye.

Ben daha yaşıma girmemişken babam bir trafik kazasında vefat etmiş. E maişet yükü, hâliyle kalmış annemin ellerine. Makas tutmada ehil olan bir kadın. Oturduğumuz daire kiralık ama ev sahibi İsmet Amca acımış bu yetimiyle gencecik yaşta dul kalan anama. Çoluğu çocuğu olmamış İsmet Amcanın. Annemi kızı, beni de torunu bellemiş daireyi anneme hibe etmiş. Zaten bina komple kendisinin. Giriş katta iki göz odalı bu dairenin bir odasını annem dükkâna çevirmiş utana sıkıla. Annem o sıralar 24’ünde gencecik bir hanım.

A pile boyu ayak bileklerinin dört parmak üstünde bir etek giyermiş hep. Üzerine de eflatun renk bir ipek gömlek. En nihayetinde muallim kızı. Tabii bu durum mahallenin kadınlarınca tehlike olarak algılanmış ilkten. E dul kadın, tazecik körpecik nazik bir genç hanım.

Selam sabah vermez olmuşlar bir süre ama gel zaman git zaman annemin dükkândan çıkmayıp sadece dikiş diktiğini görünce kalplerindeki katılık erimiş.

Basit şeyler dikerek başlamış annem terziliğe. Kanepelere örtü, mutfak takımları, halıya örtü derken pike takımları, tül-perde, fiskos örtüsü derken müşterisi çoğalmış.

Mahallenin kadınları için selam sabah kelamının edileceği en güzel yer olmuş. Dükkânda soba da yanıyor, üzerinde de her daim fokurdayan bir demlik. Muhabbet koyulaşacak olursa kadınlar; çocuklarına haber salıp patates getirirdi sobada közlemek için.

İsmet Amca da Mahmutpaşa’dan kumaş almaya gitmişse eğer uzun uzun otururlardı. Dönüşte elbet tarçınlı lokumla gelirdi İsmet Amca. Hacı Bekir’den alıp dükkânda toplaşan bu kadınlara ikram ederdi. Ha diyeceksiniz ki: “İsmet Amca var da deden ninen teyzen yok mu?”

Varmış, varmış ama annemle babam kaçarak evlenmiş. Babam basit bir duvar ustası kasabada, annem dedim ya muallim kızı. Bir istetmiş babam usulünce, vermemiş dedem… DEVAMI YARIN

Comments are closed.