Gözyaşlarım gözyaşlarına karışıyordu!..

Gözyaşlarım gözyaşlarına karışıyordu!..



“Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım ki, serin rüzgârla beraber yağmur damlaları ahenkle cama vuruyor…”
 

 

Mevsim sonbaharının ilk ayı ve ilk yağmurun cama vuran damlalarından yansıyan hüzünlü tıkırtılar kalbimi sızlatıyor inceden inceye… Kimine göre uzun sayılabilecek ömrümün bu kaçıncı sonbaharıydı? Neden hüzün mevsimi diyorlar ki?

Ömürler de öyle değil mi? Dünyaya gelişimiz ilkbaharda açan çiçekler gibi… Gençliğimiz; yaz misali, bazen sımsıcak duygularla kucaklıyoruz hayatı, bazen deli rüzgâr gibi esip coşuyoruz. Ümitlerimiz hayallerimiz oluyor peşinden koştuğumuz.

Yeni bir aile kurmanın çabasını da bu dönemde yaşarız. Anne olmak, baba olmak hayırlı evlatlar yetiştirmektir hayallerimiz.

Bu konuda başarılı olanlar olduğu gibi sorumluluğun ağır yükünü cılız omuzlarına tek başına yüklenenler arasında kahredici hüsranlara uğrayanlar da az değildir hani…

İşte bu keşmekeş içerisinde bir bakarız ki; sonbahara erişmişiz… Her yeni güne yeni bir ümitle uyandığımızda aynaya bakarız… Ve fark ederiz ki, ömür mevsiminin de sonbaharındayız.

İşte o zaman içimizi hüzün kaplar. Duygularımız yoğunlaşır, kalplerimiz hassaslaşır, sonbahar yağmurlarının camları ıslattığı gibi gözyaşlarımız ıslatır kırışan yanaklarımızı…

Yaşadığımız dünyada, mevsimler üç ayda bir değişiyor. Ömrümüzün mevsimleri ise bize ayrılan zaman dilimi içerisine bölünmüş. Kimimiz ömrümüzün dört mevsimini de yaşarken, kimimiz ilkbaharını bile yaşayamadan ebedi âleme göç ediyor, yani baharı görmeden kışı yaşıyor diye düşündüm bir an…

Ben şu sıralar sonbaharımı yaşıyorum, acısıyla tatlısıyla koca bir ömür… Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım ki, serin rüzgârla beraber yağmur damlaları ahenkli bir şekilde cama vuruyor.

Pencereye yaklaştım, içimi hüzün kapladı. Gözlerimden yanaklarıma doğru yuvarlanan damlacıkları nice zaman fark edemedim…

Oysa bu yağmuru uzun zamandır beklemekteydim…

Her ne kadar da bahçedeki minik fidanları sulamayı ihmal etmesem de, rahmet yağmurlarının yerini tutmak imkânsızdı… Mutlu olmalıydım, mutluydum belki de…

Cama yaklaştığımda, sonbaharının ilk günlerini yaşayan, çileli bir annenin yanık bağrından kopan hıçkırıklarını duydum.
Mevsim sonbaharının ilk yağmurlarına karışan gözyaşları rüzgârla beraber benim cama ulaştı, acı içinde inliyor, yağmuru aratmayan gözyaşlarıyla Rabbine boyun büküyordu… Onun acısını yüreğimde hissediyor, gözyaşlarım onun gözyaşlarına karışıyordu… DEVAMI YARIN

Comments are closed.