Ders notlarının, akademik başarının yanında çocukların güzel ahlaklı olmaları için de uğraşmalıyız. Çocuk ileride bir meslek sahibi olabilir, doktor, mühendis, pilot, hâkim, kaymakam, bilim adamı olabilir ama bunun yanında güzel ahlaklı da olması gereklidir.
Güzel ahlak niçin gereklidir? Varsayalım çocuk ileride doktor, öğretmen gibi iletişim gerektiren bir meslek sahibi oldu. Güzel ahlaklı olursa kalp kırmaz, empati yapar, hastasını ya da öğrencisini bilgisinin yanında tatlı diliyle kazanmaya çalışır. Mühendis olsa memleketi için insanlık için faydalı işler yapmaya çalışır. “Bu yaptığım işle ne kadar insanın hayatını kolaylaştırırım, ne kadar insanın tebessüm etmesine sebep olurum” diye düşünür ve bu gayretle çalışır.
Zeki bir öğrenci pilot olabilir ama burada da güzel ahlak gereklidir. Birisi gözünü kırpmadan masumlara gözünü diker. Birisi güzel ahlakı sayesinde kahramanlık hikâyesi yazar, memleketini düşünür. Fizikle uğraşan art niyetli bir bilim adamı bomba da yapar ama güzel ahlak taşıyorsa faydalı işler yapar. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün hâkim, savcı, siyasetçi…
Bir çocuk ileride ne olursa olsun işini güzel ahlakla yapması gerekir ki o zaman tam faydalı olsun. Onun için evlatlarımızla derslerin haricinde terbiye noktasında da ilgilenmemiz gerekli. Bazen bir kaymakamın bir belediye başkanının, bir garibin gönlünü alması dünyaya bedel oluyor. Kilometrelerce asfalt yapmaktan daha etkili oluyor. Peki bu güzel ahlakı nereden bulacağız? Geriye doğru köprüler kurarak… Nasıl yani? Hani ileri gidecektik? Tamam ama geride bıraktığımız yüzlerce güzel örneği almadan ileri gidebilir miyiz? Atalarımızın yüzlerce sene refah içinde yaşanmalarının sebebi işlerini, mesleklerini güzel ahlaklı bir şekilde yapmalarıydı.
Asya’yı Avrupa’ya üç köprüyle bağladık, şimdi evlatlarımızı tam başarılı olmaları için gönül köprüleriyle ecdadımıza, onların güzel ahlaklarına bağlanma vakti. O kıymetli hazineden faydalanma vakti. Şeyh Edebali’ye, Fatih Sultan Mehmet’e, Mimar Sinan’a, Akşemsettin’e, Aziz Mahmut Hüdai’ye, Kanuni Sultan Süleyman’a…
Şaban Yıldız
ŞİİR
KARDEŞİM
Belki yok bir kan bağı,
Ama gönülden bağlı,
Derdim vardır anlatamam
Kardeşim anlar.
Gözleri ömre bedel,
Baksa gene yeter.
Gülse kuşlar eşlik eder
Ağaçlar dinler.
Çoktur onun derdi
Çare gerekli…
Turan Habil Koçak (Gecelerin Şairi) Mersin/Akdeniz
KISA KISA…
Sen neredesin?
İlahi hikmetiyle sonsuz ilim ve kudretiyle kâinatı yaratan, kâinata nizam veren, milyarlarca yıldız ve gezegeni yörüngelerinde döndüren, kâinatı her an ayakta tutan; ay ve güneşi nebatatı senin hizmetine veren ve seni eşrefi mahlûkat olarak yaratan Rabbine karşı kulluk görevini hâlâ yerine getirmeyecek misin?..
Kâinatın güzelliği, yıldızların güzelliği, mehtaplı gecelerin güzelliği; gülün güzelliği… Başlarını semaya dikmiş yüce dağlar, kanat çırparak gökyüzünde uçan kuşlar, tatlı tatlı esen rüzgârlar, yağan yağmurlarla topraklardan fışkıran hayatlar, yeryüzünde akan ırmaklar, nice bağlar, bahçeler, yemyeşil ormanlar; fışkıran pınarlar, biçimleri, renkleri, kokuları, tatları birbirinden farklı çeşit çeşit meyveler, rengârenk açan güzel çiçekler, masmavi denizlerde akıp giden gemiler, yeryüzüne yayılan türlü çeşit canlılar, çok yüksekten uçan sıra sıra dizilmiş turnalar… Hepsi bir ilahi ahenk içinde… Sen bu ahengin neresindesin? [Hasan Kaya]