Helâl kazanmak için çalışmak da ibadettir

Helâl kazanabilmek için, önce helâli öğrenmek lâzımdır. Helâl ve haram meydandadır. İkisi arasında şüpheli olanları tanımak güçtür.

 

 

 

İslamiyet ve çalışma hayatı -18-

 

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Efendimiz buyurdu ki: (Helâl kazanmak her Müslümana farzdır.) Helâl kazanabilmek için, önce helâli öğrenmek lâzımdır. Helâl ve haram meydandadır. İkisi arasında şüpheli olanları tanımak güçtür. Şüphelilerden sakınmayan, harâma düşer. Bunu tanıtmak geniş bir ilimdir. Burada, herkese çok lâzım olanları kısaca bildiriyoruz.

 

Allahü teâlâ Mü’minûn sûresi, 52. âyetinde meâlen buyurdu ki: (Ey Peygamberlerim “salevâtullahi aleyhim ecmaîn”! Helâl ve temiz yiyiniz ve bana lâyık ibâdetler yapınız!)

 

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bunun için buyurdu ki: (Bir kimse, hiç haram karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ, onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine, nehirler gibi hikmet akıtır. Dünya muhabbetini, kalbinden giderir.) 

 

Dünyalık kazanmak için çalışmak günâh değildir. Dünya sevgisi, dünyaya gönül bağlamak günahtır.

 

Eshâb-ı kiramdan Sa’d bin Ebî Vakkâs “radıyallahü anh” dedi ki: (Yâ Resûlallah! Dua buyur da, Allahü teâlâ, benim her duamı kabûl etsin!) Cevâbında buyurdular ki: (Duanın kabûl olması için, helâl lokma yiyiniz!) 

 

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

 

(Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri harâmdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua, nasıl kabûl olunur?)

 

(On liralık elbisenin, bir lirası harâm olsa, o elbise ile kılınan namazlar kabûl olmaz.) 

 

(İbâdet on kısımdır, dokuz kısmı, helâl kazanmaktır.)

 

(Helâl kazanmak için yorulup, evine dönen kimse, günâhsız olarak yatar. Allahü teâlânın sevdiği kimse olarak kalkar.)

 

Ebû Bekr-i sıddîk (radıyallahü anh), hizmetçisinin getirdiği sütü içti. Sonra helâlden olmadığını anlayınca, parmağını boğazına sokarak kay etti. O kadar zahmetle çıkardı ki, ölüyor sandılar. Sonra, “Yâ Rabbî! Elimden geleni yaptım. Midemde ve damarlarımda kalan zerrelerden sana sığınırım!” diye yalvardı. Hazreti Ömer “radıyallahü anh” da, Beyt-ülmâla âit zekât develerinin sütünden, yanlışlıkla verilip içtiği zaman, böyle yapmıştı.

 

Abdüllah bin Ömer (radıyallahü anhümâ) buyurdu ki: “Kambur oluncıya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabûl edilmez, faydası olmaz.”

 

Sehl bin Abdüllah-i Tüsterî buyuruyor ki: “Hakîkî îmâna kavuşmak için, dört şey lâzımdır: Bütün farzları edeble yapmak, helâl yemek, görünen ve görünmeyen bütün harâmlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devâm etmeğe sabretmek.” 

 

Helâl kazanmanın ehemmiyetini gösteren daha nice hadîs-i şerîfler ve büyüklerin sözleri vardır. Bunun içindir ki, verâ sâhipleri harâmdan çok sakınmışlardır.

 

 

 

Hasan Yavaş’ın önceki yazıları…


Comments are closed.