İmâm-ı Süyûtî hazretleri, büyük İslâm âlimlerindendir. Yedi yaşına gelmeden Kur’ân-ı kerîmi ezberledi.
İslâm ilimlerini öğrendi ve Şeyh-ül İslâm oldu nihâyet.
Çok kerâmetleri görülmüştür.
Ancak bunları gizler, belli etmezdi hiç kimseye.
Bir talebesi anlatıyor:
Bir gün hocam bize gelmişti.
Oturup sohbet ettik.
İkindi yaklaşınca, hocam bana dönüp;
– Evlâdım! İkindi namazını Mekke’de kılsak diyorum. Haydi kalk, beraber gidelim. Ama başkası bilmesin, buyurdu.
– Başüstüne efendim, dedim.
Evimizin önüne çıktık.
Hocam bana dönüp;
– Yum gözlerini! dedi.
Yumdum. El ele tutuşup, birkaç adım yürüdük.
Sonra bana;
– Gözlerini aç! buyurdu.
Açınca afalladım.
Zîrâ baktım ki, Mekke’deyiz ve Muallâ kapısının önündeyiz.
Sahâbe-i kirâmın kabirlerini gezdik.
Birçok yerleri ziyâret ettik.
Mescid-i haram’a yürüdük.
Kâbe-i şerîfi tavaf ettik.
Zemzem suyundan içtik, hurmalarından yedik.
Dönme vakti gelmişti ki, mübarek hocam bana;
– İstersen benimle Mısır’a gel. İstersen hac mevsimine kadar burada kal! buyurdu.
– Sizinle gelmek isterim, diye arz ettim.
O zaman bana;
– Pekâlâ yum gözlerini! buyurdu.
Yumdum. Az sonra;
– Aç gözlerini! buyurdu.
Açtım. Gördüm ki Mısır’dayız.
Hatta tam evimizin önündeyiz…