İnsanın bir işi yapmak istemesi için, önce bu işi görerek, işiterek, düşünerek hatırlaması, kalbine gelmesi lâzımdır.
Ömer Aradî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimi, vâiz ve Haleb müftîsidir. 950 (m. 1543) senesinde Haleb’de doğdu. 1024 (m. 1615)’de orada vefât etti. Vaazlarında buyurdu ki:
İnsanın bir işi yapmak istemesi için, önce bu işi görerek, işiterek, düşünerek hatırlaması, kalbine gelmesi lâzımdır. İnsan, kalbine gelen bir şeyi ister veya istemez. Mesela, ben bir şeyi faydalı bulurum, yapmak isterim. Siz de lüzumsuz görür, yapmak istemezsiniz. İşlerinde hür olduğunu söylediğiniz insanların iş yapmağı önceden kalbine getiren, faydalı, lüzumlu olup olmadığını bildiren kimdir? Bendeki düşünce, sizde niçin hasıl olmaz? Hasıl oldu ise, size niçin lüzumlu görülmez? İşte bu çeşitli sebepler, insanın elinde değildir. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerinden birkaçı (İnsanlar iradeli işlerinde hür iseler de, irade ve ihtiyarlarında hür değil, mecburdur) demişlerdir.
İmâm-ı Gazâlî hazretleri, (İstediğimi yaparım) diyen bir adama, (istediğini isteyebilir misin?) demiştir. Kur’an-ı kerimde Dehr sûresindeki âyet-i kerimeye, Ebül-Hasen-i Eş’arî hazretleri, (Siz, ancak Allahü teâlânın dilediğini istersiniz!) mânasını vermiştir. Kasas sûresinin altmışsekizinci âyetinin meâl-i şerifi, (Rabbin, kendi istediğini yaratır. Yalnız O ihtiyar eder, seçer. Onların irade ve ihtiyarları yoktur) ve Enfâl sûresi yirmidördüncü âyet-i kerimesinin meâl-i şerifi, (Muhakkak biliniz ki, Allahü teâlâ, insan ile kalbi arasına girer) ve Kasas sûresinin ellialtıncı âyet-i kerimesinin meâl-i şerifi, (Sen sevdiğini doğru yola getiremezsin. Allahü teâlâ dilediğini doğru yola götürür) ve En’âm sûresinin yüzonbirinci âyetinin meâl-i şerifi, (Biz onlara gökten melekleri indirsek ve karşılarında ölüleri konuştursak ve her istediklerini onlara versek, biz dilemedikçe yine iman etmezler) ve bu sûrenin yüzyirmibeşinci âyetinin meâl-i şerifi, (Allahü teâlâ kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslâmiyet için genişletir. Dalâlette bırakmak istediğinin göğsünü de, o derece dar ve sıkı bulundurur ki, oraya hakîkatin girebilmesi, sahibinin göğe çıkması gibi mümkün değildir) ve Hûd sûresinin otuzdördüncü âyetinin meâl-i şerifi, (Ben size nasihat etmek istesem bile, Cenâb-ı Hak dalâlette kalmanızı dilemiş ise, size faydası olmaz)dır.