“İnsanlara teşekkür etmeyen Rabbine şükretmiş olmaz…”

“İnsanlara teşekkür etmeyen Rabbine şükretmiş olmaz…”


Bizlere bu kadar çok nimetler lütfeden Allahü teâlâya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek en büyük kabahât ve alçaklıktır!..

 

 

Bir kimse iyilik ederse, onun iyiliğine mal ve hizmet ile karşılık verilir. Bunu yapamayan, teşekkür ve dua eder. Bunu da yapamayanın yapılan iyilik başına kakılır. Kötülenir, incitilir. Çünkü, iyiliğe karşı iyilik yapmak, insanlık vazifesidir.

Biz millet olarak bu hususa çok önem vermişizdir. Meşhur atasözümüzdür: “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.”

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: “İnsanlara teşekkür etmeyen Rabbine şükretmiş olmaz.”

Böyle olunca, bütün iyilikleri yapan, bizleri yoktan var eden Rabbimizdir. Bize bu güzel şekli veren, organlarımıza güç ve kuvvet ihsan eden yine odur. Akıl ve zekâ, sıhhat ve afiyet de ondandır…

Her nefes alıp verdiğimizde hayatımız devam ediyor. Hava için para harcamıyoruz. Onu elde edebilmek için dolaşmıyoruz, zaman kaybetmiyoruz, yorulmuyoruz. Nerede olursak olalım havayı teneffüs nimetine kavuşabiliyoruz.

Ev, ihtiyaç eşyası çoluk çocuk, gıda, içecek, giyeceklerimizi de O’nun ihsanı ile elde edebiliyoruz. Bize hiç muhtaç olmadığı hâlde bizlere bu kadar çok nimetler lütfeden Allahü teâlâya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek en büyük kabahât ve alçaklıktır!..

Hele, nimetlerin ondan geldiğine inanmamak veya başkasından bilmek affedilmez bir hatadır. Çirkin bir yüz karasıdır.

Bize nereden iyilik gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin onu Rabbimizden bilmeliyiz. Emir ve irâde onundur. İnsanları sebep olarak görmek gerekmektedir.

Bir kimseye, her ihtiyacı verilse, her ay yetecek para, gıda hediye olunsa bu kimse o ihsan sahibini her yerde herkese över. Gece gündüz onun sevgisini kalbinde taşır. Ona dua eder, bir sıkıntısını duysa üzülür. Ona hizmet edebilmek için fırsat kollar. Bunu yapmasa o ihsan sahibine kıymet vermese, herkes onu ayıplar…

İyilik eden bir insanın hakkına böyle riâyet ediliyor. Bütün nimetin, her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen Allahü teâlâya şükretmek daha önemlidir.

Ona şükretmek, ona itaât etmekle olur. Buna her insan mecburdur. Onun nimetleri yanında başkalarının iyilikleri deniz yanında damla kadar bile değildir. Hatta, diğerlerinden gelen iyilikler de yine ondandır…

Peki, Rabbimize nasıl şükredeceğiz!

Şükrün nasıl yapılacağını biz bilemeyiz. Rabbimiz, Peygamberleri vasıtası ile bize bildirmiştir. Bunlar üçe ayrılır: Birincisi, bedenî olanlar. Namaz, oruç gibi… İkincisi, mâli ibadetler. Hac ve zekât gibi… Üçüncüsü, doğru itikâttır… Peygamberlerin vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleri bize bunları açık ve seçik bir şekilde bildirmişlerdir. Her müminin bunları öğrenmesi ve ona göre hareket etmesi lâzımdır…

 

 

Comments are closed.