İnsanların hep iyi taraflarını gör, günahlarını araştırma!

“Yol ikidir: Ciddiyet, sıkıntıya tahammül. Bir de haddi aşmamak ve beklemektir.”

 

 

 

Ukayl el-Münbecî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Suriye’de Münbec’de yaşadı. Büyük bir zât olan Ukayl hazretlerinin davranış ve konuşmaları hikmetli idi. Bir gün, Şeyh Mesleme hazretlerinin talebelerinden birkaçı ile birlikte Fırat Nehri kenarına geldiler. Her biri seccâdesini su üzerine sererek, oturup karşıya geçtiler. Ukayl el-Münbecî de seccâdesini serdi. Üzerine oturmasıyla suya battı ve bir müddet sonra karşı kıyıdan çıktı. Fakat üzerinde en küçük bir yaşlık görülmedi. Talebeleri, bu durumu gidip hocaları Şeyh Mesleme hazretlerine arz edince; “O, rahmet deryâsına dalanlardan biridir” buyurdu. Bu sebeple ona “Gavvâs” dendi.

 

Hikmetli sözleri çoktur. Kendisine “Mârifet nedir?” denildi. O; “Mârifet odur ki, ona kavuşmakla Allahü teâlâ her şeyden üstün tutulur” buyurdu. “Bir kimse kendisi için üstünlük iddiâ eder veya söz söylemekte ileri giderse, o mârifet sâhibi olamaz ve Allahü teâlâyı tanıyamaz” buyurdu. Sık sık Allahü teâlâdan korkmanın ehemmiyetini bildirirdi. Bu sebeple; “Allahü teâlâdan korkmak, her işin başıdır. Fakat bu herkeste başkadır” buyurdu. Hikmetli nasîhatlerinden bâzıları da şunlardır:

 

“Yol ikidir: Ciddiyet, sıkıntıya tahammül. Bir de haddi aşmamak ve beklemektir.”

 

“İnsanların iyi taraflarını görmeli, günahlarını araştırmamalıdır.”

 

“İddiâcı, her şeyde kendini ileri sürer ve gösterir. Böyle kişilerden sakınmak lâzımdır.”

 

“Nefsinin arzu ve istekleriyle mücâdele eden kimse, Allahü teâlâya karşı irfân sâhibi olur. Kalben, halktan kurtulursan, Allahü teâlâyı tevhîd etmiş, bir olduğunu yakîn olarak anlamış olursun.”
Ukayl hazretleri, bir gün Münbec’de bir dağ kenarındaydı. Yanında da sâlih, temiz kimselerden müteşekkil bir topluluk vardı. Bunlardan biri, “Sâdık bir kul olmanın alâmeti nedir?” diye sordu. Ukayl el-Münbecî de; “Sâdık bir kul, bu dağa hareket et dese, hareket eder” buyurdu. O esnâda dağ sallanmaya başladı. Yine oradakilerden biri; “Tasarruf sâhibi olmanın alâmeti nedir?” diye sorunca; “Karadaki hayvanlar, denizdeki balıklar toplansınlar dese, derhal toplanırlar” buyurdu. Daha sözünü bitirmeden dağdan hayvanlar inmeye başladı. Balıkçılar da, Fırat’ın çeşit çeşit balıkla dolduğunu haber verdiler. Onlardan biri tekrar; “Zamânın en üstünü olmanın alâmeti nedir?” diye sordu. Ukayl hazretleri buna da; “Ayağını şu kayaya vursa, pınarlar fışkırır” der demez, oradaki kayadan sular fışkırdı ve sonra tekrar eski hâline döndü.


Comments are closed.