“Ahmed Nâmıki diye biri var”

“Ahmed Nâmıki diye biri var” Horasan velilerinden Ahmed Nâmıki Câmi hazretleri, büyük bir veli olup, herkese karşı çok merhametliydi. Cömertti sonra. Ve iyilikseverdi. Herkese iyilik yapıyordu. Derdi olan, ona gidiyordu. O devirde “sâlih” ve “zengin” bir kimse vardı ki sonraları fakirleşti. Bütün malı ve serveti gitti. Ama bu durumu kimselere…

Devamını oku

Mezhep imamları ve dinde reformcular…

Mezhep imamları ve dinde reformcular… “Kur’ân-ı kerîmin mânâsını anlamak isteyen, mezhep imamlarının kitaplarını okumalıdır. Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere, kendi kafalarından mânâ verenlere ‘dinde reformcu’ denir.”   Eshab-ı kiramın hepsi derin âlim, birer müctehid idiler. Din bilgilerinde, siyaset, idarecilik ve zamanlarının fen bilgilerinde ve tasavvuf marifetlerinde birer derya idiler. Bu bilgileri, Resulullahın (sallallahü…

Devamını oku

“Allah, günahların hepsini affeder”

“Allah, günahların hepsini affeder” “Ey günahı çok olan kullarım! Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah, günahların hepsini affeder. O, sonsuz magfiret ve nihâyetsiz merhamet sahibidir.” Şihâbüddîn Kudsî hazretleri Kudüs’te yetişen Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 809 (m. 1406)’da Kudüs yakınlarında Mecdel’de doğdu. 870 (m. 1465)’de Mısır’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:…

Devamını oku

Peygamber efendimizi rüyada görmek

Peygamber efendimizi rüyada görmek “Resûlullah efendimizin kendi şeklini ve hele rüyada tanıyabilmek çok güç olacağı meydandadır.”    Sual: Bazı kimseler, Peygamber efendimizi rüyada görerek bazı şeyleri sorup öğrendiklerini söylüyorlar. Böyle bir şey mümkün müdür ve bunlara itibar edilebilir mi? Cevap: Konu ile alakalı olarak, İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:…

Devamını oku

“Ey Ahmed! Al da iç ellerinden!”

“Ey Ahmed! Al da iç ellerinden!” Horasan velilerinden Ahmed Nâmıki Câmi hazretlerinin, gençliğinde “kötü arkadaşları” vardı. Her gün içki içerlerdi. Bir mahzende “şarap”la dolu kırk “küp” vardı ve her gün sırayla biri gider, şarap getirirdi o mahzenden. Bir gün de Ahmed Nâmık’a geldi sıra. Merkebine binip gitti mahzene. Ama kırkı da “boş”tu küplerin.…

Devamını oku

“Bu sırrı bir tek sen biliyorsun!”

“Bu sırrı bir tek sen biliyorsun!” “Bu sırrı bir sen bir de ben biliyorum ve sana bir itirafta bulunmak istiyorum. Falan tarihte ziyaretine geleceğim.” Mektup cebimde kor bir ateş gibiydi… Yırtıp çöpe atsam mı? Açıp okusam mı? Bu ne demek oluyordu böyle? Hapishane koridorunda böyle volta atıp dururken içim içimi…

Devamını oku