Esir kamplarında Osmanlı esirleri

“YAŞASAM NE OLACAK?” Cihan Harbi’nde esaret kamplarındaki binlerce Osmanlı esiri, şartları iyi olsa bile, vatan hasreti sebebiyle büyük sıkıntılara düşmüş; ruh ve beden sağlığını kaybetmiştir. Cihan Harbi’nde, 202 bin Osmanlı esiri, İngiliz, Fransız, Rus ve Romen kamplarında birkaç sene tutulmuştur. Rus ve Romen kampları dışında vaziyet fena değildir. Hepsinde en…

Devamını oku

Her tatlının bir zamanı var

Tatlı sofranın sultanıdır. Doyduktan sonra bile yenir. Nitekim hatırlı bir kimse geldiğinde, meclis ne kadar kalabalık olursa olsun, mutlaka ona bir yer açılır. Tatlının, sultan gibi olduğu, zaman bakımından teşrifata tâbi oluşundan bellidir. Tatlıların hazırlanışında, ikramında ve yenilişinde ayrı bir merasim olduğu gibi, her tatlının bir zamanı vardır. Eskilerin her…

Devamını oku

1914’ün kayıp nesli

Esâret hatıraları beni her zaman cezbeder. Hikâyesi acıklı olsa bile, gerçekçi ve ibretlidir. Bunda belki de 40 günlük bebeğini bırakıp cepheye giden dedemin, Kafkas cephesinde esir düşerek 7 sene Sibirya’da esaret hayatı yaşamasının da rolü vardır. O, hatıralarını yazmadı; ama anlattıkları hâlâ canlıdır. Bizden önceki nesil, dedelerine pek yetişemedi. Bütün…

Devamını oku

Yeniçeri Avrupa’yı yeniden fethetti!

Mehter-i Hâkânî veya hassa mehterleri denilen padişah mehterleri her ikindi namazını müteakip Bâbüsselâm, (sarayın orta kapısı) önünde nevbet vururdu, yani konser verirdi. Cuma gecesi hariç her gece yatsıdan sonra üç fasıl ve sabah vakti saraylıları namaza kaldırmak üzere üç fasıl nevbet vurmak, Sultan Fatih kanunu idi. Ayrıca bayram ve Cuma…

Devamını oku

Eskiden devletin Hakimiyet alâmetiydi Mehter’in Hikayesi

Selçuklu Sultanı III. Alâeddin Keykubad, Osman Gâzi’ye 1289’da beylik alâmeti olarak sancak ile beraber davul ve tuğ göndermişti. Bando, hükümdarlık alâmetlerindendir. Sulh zamanında halkın maneviyatını ayakta tutmak; seferde ise askeri yüreklendirmek ve düşmanın moralini bozmak fonksiyonunu yerine getirir. Kaşgarlı Mahmud’a bakılırsa, Türkistan hükümdarları nezdinde kös, davul, zurna ve zil bulunan…

Devamını oku

Felsefe mi, hikmet mi?

insanoğlu her zaman yaradılışın sırrını merak etmiş; kâinatı anlamaya çalışmıştır. Peygamberler ve semavî dinler, buna ilahî bir izah getirmiş; bunlardan haberi olmayanlar ise bu işi akıllarıyla çözmeye çalışmıştır. Bundan da felsefe doğmuştur. Yunanca filo+sofya, bilgiye duyulan aşk demektir. Felsefe, bunun Arapçasıdır. İsa aleyhisselâm dünyada az kaldığı için Hristiyanlığın mukaddes metinlerinde…

Devamını oku