Yüzünü âhirete çeviren, kurtulur

İmân ile küfür birbirlerine zıt olduğu gibi, âhiret de, dünyânın zıddıdır. Dünyâ ve âhiret bir araya getirilemez. Âhireti kazanmak için, dünyâyı yani harâmları terk etmek lâzımdır. Dünyâyı terk etmek, iki türlüdür: Birincisi, bütün harâm olan şeylerle berâber, mubâhları da, yani günâh olmayan lezzetlerin çoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan…

Devamını oku

Çünkü o, dünyâya düşkündür!..

Ahireti unutup dünyâ peşinde koşan kimse, zamanla şüpheli şeylere, sonra mekrûhlara, sonra da harâmlara, hattâ küfre dalar. Geçmiş ümmetlerin, Peygamberlerine inanmamalarına sebep, Âhireti bırakmaları, dünyâya düşkün olmaları idi. Dünyâ muhabbeti, şarâba benzer. Bundan içen, ancak ölüm zamânında ayılır. Mûsâ aleyhisselâm, Tûr Dağına giderken, birinin çok ağladığını gördü ve; -Yâ Rabbî!…

Devamını oku

Bilerek ve ihlâsla yapılan ibâdet

Bilerek ve ihlâs ile yapılan ibâdet, insanı, dünyâda küfürden, günâhtan kurtarır ve azîz eder. Âhirette ise, Cehennem azâbından kurtaracağını, Allahü teâlâ, Mâide sûresinin 9. âyetinde ve Vel’asr sûresinde vâdetmektedir. Ankebût sûresinin 45. âyetinde meâlen; (Doğru kılınan namâz, insanı fahşâdan ve münkerden herhâlde uzaklaştırır) buyurulmaktadır. İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namâz, doğru…

Devamını oku

Dünyâda yolcu gibi yaşamalı!

Hakiki hayât, âhiret hayâtıdır. Dünya hayâtı, hakikat olan âhiret hayâtının aynadaki görüntüsü gibidir. Nasıl ki aynadaki görüntü, bir müddet durur ve karşısındaki hakikat çekilince yok olursa ve bir ipe bağlı taş da, çevrilmeyince daire görüntüsü kaybolursa, dünya da, bir gün kaybolacak görüntüden ibarettir. Vehim ve hayâlin arkasından koşmak, hayâlperestliktir. Hayâlin…

Devamını oku

İsyân, insanı inkâra sürükler

İsyân; karşı gelme, baş kaldırma, âsî olma gibi anlamlara gelmektedir. İsyân kelimesi, inkâr karşılığı olarak kullanıldığı gibi, günah karşılığı olarak da kullanılmaktadır. Zira Fıkıh itaplarında fısk; “Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymama, isyân etme, günâh” diye tarif edilmektedir. Allahü teâlâya isyân edene Fâsık denir. Başkalarının isyan etmesine, fıskın yayılmasına sebeb…

Devamını oku

Müslümânın üç vazifesi

Allahü teâlâ, kendisine îmân eden, emirlerini yapıp, yasaklarından sakınan yani müslümân olan kullarına üç vazîfe vermiştir: Birincisi, kişinin kendi şahsî vazîfesidir. Her müslümân, kendini iyi yetiştirecek, sıhhatli, edebli, iyi huylu olacak, ibâdetlerini yapacak, ilim ve güzel ahlâk öğrenecek, helâl lokma kazanmak için çalışacaktır. İkinci vazîfesi, âile içindeki vazîfesidir.Hanımına, ana-babasına, çocuklarına,…

Devamını oku