Köydeki çocukluğumun kokusu…

Köydeki çocukluğumun kokusu…




Bir rayiha burnumun ucunda… Çocukluğumun en mümtaz hatıralarından uçup gelen Hacıannem’in kınalı elleriyle hamurunu yoğurup tüttürdüğü toprak fırınında pişmesini beklediğim; biz yavrucaklar için ufacık, lâkin tam doyumluk kolik ekmeğinin mis gibi kokusu… Buram buram kokan ekmekte ne cins ararsın ne fark, kepekli mi tam buğday mı filan yok… Ekmek ekmek işte… Her şeyiyle mis gibi doğal taptaze ekmek…

Köydeki çocukluğumun kokusu… Her yaz okulların tatil oluşuyla beraber yanlarında soluklandığım aile büyüklerimin hasretinin, şefkatinin; maaile (ailecek) gittiğimiz tarlaların, toprağın kokusu. Şimdi kaç çocuk anne babasından başka amcasını halasını, dayısını teyzesini dedesini ninesini bir arada görebiliyor ki? Ah biç çocukluğumuzda bütün ailemizin fertlerinin bir araya geldiği günleri çok yaşadık çok… Çocukluğumuzun da zirvesini hem de kendimiz oyunun öznesi olarak yaşadık… Büyükler çapa yaparken gölgesi en koyu ağacın bucağında evcilik mi oynamadık… Çıkılması en zor olanın tepesinde pineklemecilik mi yapmadık… Gündöndünün (ayçiçeği) çekirdeklerini ayıklayıp çitlemecilik. Hacıannem’den azar işitmek pahasına çömleklerinde çamurdan mamalar, pastalar yapmacılık…

Kur’ân kursundan çıkışta dört gözle beklediğim dedem. Oyunlar ederek, heybemi doldurarak, yanında kurulduğum traktörüyle eve getiren dedem. Mânileriyle, masallarıyla çocuk dünyamı büyütüp şenlendiren babaannem… Masumiyet kokulu mazi… Menfaatin henüz kol gezmediği, yüreğinin paklığı pespembe yanaklarında haiz köy hatunlarının komşuluğu… Her salı bu cümle hatunlarla yolunu beklediğimiz köye gelecek olan seyyar satıcı… Hanımların gözü şalvarlık kumaşlarda, biz yavrucaklarınsa az sonra köyün barajında zevkle mideye indireceğimiz bisküvilerde.

En hayali cihan değeri, hayatımın kıymeti harbiyesi de köyde iştirak ve idrak ettiğim bayramlar. Eli öpülesi, yokluğu maziye gömülü, tarih, örf, anane, kültür kokan ninelerimiz, dedelerimiz.

Ne mutlu köy kokusu ile tazelenirken dimağı; gözleri çocukluğunu düşleyip, yüreği umut, huzur, hasret dolanlara…

          Tuğba Delice

 

 

ŞİİR

 

           HAYAT VE HAYAL

 

Akşam olur, bir rüzgâr eser dudaklarda

Kıştan ayaz hisler ağarır şakaklarda

Tükenmez hasretler bekleyen şafaklarda

Kırk mevsim bekler, ömür adanır hasrete

 

Gökyüzü, bakar kuşbakışı seher vakti

Gönüller uykuda, hissetmez bir belirti

Ruhumuzun burçlarında her dem esinti

Kaç gece maya çalar sevdalar kısmete

 

Gün olur dalgalanır nasırlı bakışlar

Güz olur emek emek dokunan nakışlar

Hayat sığmaz kabına sel olur akışlar

Ceylanlar hasret içinde gider gurbete

 

Her nefes, insana verilmiş bir işaret

Renk, renk umutlar sessizce kalır mücerret

Bekleyiş, sonsuzluk kıyısına bir davet

Vuslatı bekleyen ruhlar düşer hicrete

 

                   Yusuf Bardak

 

 

 

 

UNUTULMAZ KELİMELER

 

TAHKİMAT: Arapça “hüküm” kelimesinden gelmektedir. Muhkem de aynı kökten olup tahkim edilmiş, sağlam kılınmış, sağlam, berk, sağlamlaştırılmış, kuvvetli anlamındadır. Askerî alanda kullanılır. Hukuk dilinde de değiştirilmesi mümkün olmayan yazı ve söz anlamı da vardır. Tahkimat da muhkem edilmiş, sağlamlaştırılmış anlamındadır.

 

TESLİMAT: Arapça “teslim” kelimesinin çoğuludur. 1. Bir emaneti yerine verme. 2. Bir şeyi yeni sahibine verme. 3. Hakikat olduğunu söyleme. 4. İtiraf etmek. 5. Dayanamayıp pes demek. 6. Tasavvufta kendini Allah’ın takdirine bırakma. 7. Selâm verme; selâmetle dua etme. 8. Afetten masun kılma hâli… Teslimatın genel olarak kullanıldığı alan teslim edilen eşya veya yatırılan para anlamındadır.

Comments are closed.