Muhabbet, öyle ince bir yoldur ki… 

Muhib hazretleri buyurdu ki: “Muhabbet, sevenle sevileni birbirine celbettiği zaman kemâle erer.”

 

 

 

Ebû Bekr Muhib bin Abdullah hazretleri büyük velîlerdendir. Basra’da doğdu. Bağdât’a giderek Cüneyd-i Bağdâdî gibi zamanın büyükleriyle sohbet etti. 932 (H.320) yılında Bağdât’ta vefât etti. Buyurdu ki:
“Tasavvuf; hiçbir şeye sâhip olmaman ve hiçbir şeyin de sana sâhip olmamasıdır.”

 

“Allahü teâlâyı sevenler, dünyâ ve âhiret şerefine kavuşarak gittiler. Çünkü Resûlullah; (Kişi sevdiği ile berâberdir) buyurdu.”

 

“Muhabbet, sevenle sevileni birbirine celbettiği zaman kemâle erer.”

 

“Âhirette en çok mesut olanlar, Allah’ı en çok sevenlerdir. Çünkü âhiret demek, O’na yönelmek ve O’na kavuşmak saâdetine ermek demektir. Tövbe, sabır, zühd, korku gibi makamlar, muhabbetin kollarından birini elde edebilmek için birtakım yollardır. Esas olan ise, Allah’tan başkasına kalbde yer vermemek, temizlemektir. Bunun da başlangıcı; Allah’a, âhirete, Cennet ve Cehennem’e inanmaktır. Bu îmândan korku ve ümid doğar.”

 

“Kulun Hakk’a ulaşmasının başlangıcı, vücûdunun ihtiyaçlarını gidermekle uğraşmaktan vazgeçmesidir. Haktan uzaklaşmasının başlangıcı da, nefsine uyup onunla haşır neşir olmasıdır.”

 

“Bir şey, kendinden daha ince bir şeyle ifâde edilebilir. Muhabbet, o kadar incedir ki, onu açıklamak için ondan ince bir şey bulmak mümkün olmadığına göre; muhabbet, dil ile ifâde edilip anlatılamaz.”
Bağdât’ta bir kadın Muhib hazretlerini gördü. Ona âşık oldu. Gelip, Muhib hazretlerinden kendisiyle evlenmesini istedi. Reddedilince, Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine gitti. “Muhib’e söyle, benimle evlensin” dedi. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri kadını huzûrundan çıkarttı. O sırada Bağdât’ta Gulam Halil adında fitneci bir adam vardı. Tasavvuf ehli olan, Allahü teâlânın sevgili kullarıyla uğraşmakla meşgûldü. Muhib hazretlerinin de halk tarafından çok sevilmesini hiç hazmedemiyordu. Kadın, Gulam Halil’e gitti. Allah’tan korkmadan iftirâ ederek; “Muhib benimle zinâ etti” dedi. O da bunu fırsat bilip, doğru halîfenin yanına gitti. Muhib’i şikâyet etti. Halîfe Muhib hazretlerini yakalatıp, îdâma mahkûm etti. Cellât gelip, îdâm için izin istendiğinde, halîfenin dili tutulup bir şey söyleyemedi. Muhib hazretlerinin îdâmı tehir edildi. Halîfeye o gece rüyâsında bir adam; “Senin saltanatın, Muhib’in hayâtına bağlıdır. Onun ölümü, senin de sonun olur!” dedi. Halîfe ertesi gün hazreti Muhib’i serbest bırakıp özür diledi. Yaptığı hatâya pişman oldu. Çok ikrâmlarda bulundu.


Comments are closed.