“Mümine kibir yakışmaz!”

Halîfe Hârun Reşid hac yoluna çıktı bir sene. Dönüşte debdebe ve ihtişamla Bağdat’a giriyordu ki, Hazret-i Behlül önüne çıktı birden.

 

“Ey Hârun!” diye seslendi.

 

Halîfe, yüzündeki perdeyi kaldırıp “Buyur ey Behlül, bir arzun mu var?” diye sordu.

 

Hazret-i Behlül;

 

“Ey Hârun! Allah’ın Habîbi Beytullah’tan dönerken senin gibi yapmazdı” dedi.

 

Halîfe sordu:

 

“Nasıl yapardı peki?”

 

“O, bir tek kızıl deveye biner, başı önünde, tevâzu göstererek gelirdi. Sen de bu usûle riâyet edersen Hak teâlâ indinde kıymetli olursun. Zîra kullara karşı gurur, mümin olana hiç yakışmaz” dedi.

 

Ve sordu yine:

 

“Ey Hârun! Beytullahtan halkına ne hediye getirdin?”

 

Hârun Reşid merak etti:

 

“Ne hediye getirmeliydim?”

 

“O hediye, Allah ve Resûlünün sevgisidir. Eğer halkına bunu verebilirsen en güzel hediyeyi götürmüş olursun onlara.”

 

Hârun Reşid, ağladı!

 

Ve ricâ etti ki:

 

“Devam et yâ Behlül!”

 

O, dedi ki:

 

“Ey Hârun! Sen bir hükümdârsın. Sakın adâleti elinden bırakmayasın. Mülkünde bir suçsuz kimse zulüm görse, onu senden sorarlar.”

 

Hârun, ona bir kese “altın” verip “Lütfen şu hediyemi kabul et” dedi.

 

Ancak o, kabul etmedi.

 

“Bunu fakîre ver” dedi.

 

Ve ayrılıp gitti…

 

Halîfe de gözyaşları içinde yoluna devam etti!


Comments are closed.