Müslümanlara hizmetin bedeli cennettir

Müslümanlara hizmetin bedeli cennettir




“Dünya hayatı, bir hayaldir. Esas hayat, öldükten sonra başlar. Elde fırsat varsa, herkese hep iyilik yapmalıdır.”

 

Müslümanların hakları -8-

Müslümanlar, Allahü teâlânın seçtiği ve sevdiği kullarıdır. Onlara yapılan her iyilik ve hizmet, Rabbimize verilen borç gibidir. Karşılığını mutlaka kendisi ihsan edeceğini vadetmektedir. Peygamber Efendimiz, (İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır) ve yine, (İnsanlarda bulunan hasletlerin en üstünü, Müslümanlara faydalı olmaktır) buyurdular.

Müslümanın hayatta olanına da, ölmüş bulunanına da  hizmet etmek ibadet olur. Hayatta iken onu yedirmek-içirmek, giydirmek, sağlığına kavuşması için tedavi etmek, devlet dairelerindeki işlerini takip etmek ve bunun gibi her türlü sıkıntısını gidermek çok sevaptır. Bunun için cömertlik, dinimizde çok methedilmiştir. 

İnsanlara faydası en çok olan asıl iyilik/cömertlik ise, onların da imana kavuşmasına ve böylece cennete girmesine çalışmaktır. Nitekim Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” Müslüman olur olmaz, “Yâ Resûlallah, beni seven, beni dinleyecek altı arkadaşım daha var. Hemen getireyim, onlar da bu imana kavuşsunlar!” dedi. İşte asıl cömertlik budur. Yani kendisi için sevdiği şeyin, kavuştuğu nimetin, bir başkası tarafından da elde edilmesini istemek, asıl cömertliktir. 

(Farzlardan sonra en çok sevap, din kardeşine iyilik edene verilir) hadîs-i şerîfi, iyiliğin önemini bildirmektedir. Fakat iyiliğin en üstünü, insanları ateşte yanmaktan kurtarmaktır. Mal-mülk, ev, araba, yemek vermek de iyiliktir, ama bir kimseye yapılacak en büyük iyilik, ona doğru imanı, farzı, vacibi öğretmek veya öğretilmesine sebep olmaktır. Mesela İslâmın iman, ibadet ve ahlak esaslarını öğreten Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap vermektir. Bu iyilik, farzlardan sonra Allahü teâlânın en çok sevap verdiği bir ibadettir. Bugüne kadar İslâmiyeti anlatan din büyüklerimiz, (Sana biri dinini öğrenmek için gelirse, ona hizmetçi ol) buyururlardı. Asıl iş, bir kişinin daha dinimizi öğrenmesine sebep olmaktır.

Merhum Hüseyin Hilmi Işık “rahmetullahi aleyh” Hocamız, sohbetlerinde hep şöyle nasihat ederlerdi: 

“Bir kişi ne kadar zengin olsa ve hatta  dünyanın her şeyi, yerin altı ve üstü onun olsa ve hepsini Allah yolunda sadaka olarak fakirlere dağıtsa, alacağı sevap, unutulmuş bir sünneti meydana çıkarmak sevabı yanında hiç kalır… Hakikat Kitabevi’nin her lisanda hazırlayıp neşrettiği ve bütün dünyaya gönderdiği kitaplar ile İslam dininin iman esasları ve Allahü teâlânın farz olan emirleri yayılıyor. Emr-i ma’rûf sevabı, hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Dünya hayatı, bir hayaldir. Esas hayat, öldükten sonra başlar. Elde fırsat varsa, herkese hep iyilik yapmalıdır.”

Comments are closed.