Mutluluk hep eskide mi?

Mutluluk hep eskide mi?



İnsanlar hep eskide mi hatırlar mutluluğu? Ya da mutsuzluklarında maziye bakıp mutluluk arayışlarında mı bulurlar kendilerini?

Huzur, insanın ortak değerlerine sahip çıkarak yaşamasının aynasıdır. Mutlu olmamızı sağlayan kaynağın sahibi olan huzuru birçok insanın mazide daha yoğun yaşadıkları söylenir. Her geçen gün bu söylemler artıyorsa eğer psikologların yaptığı gibi meselenin geçmişinde bir şeylerin oturamaması ile yaşanan zorlu düğümlerin derinine inerek çözümlenmesi beklenir. Lakin düğümün rahatça çözülmesi istenirse en derine, yani kökümüzdeki bizlerin yaşayışlarında kendimizi bulmaya başlamamızla bu tür problemlerimizim çözüm noktasına ulaşabiliriz. Buna misal olarak; doğuştan farklı ya da sonradan oluşan farklı bir canlının, bir sebeple o farklılığa sahip olması kökündeki bir farkındalıktan oluşmasıyla anlaşılıp analiz edilme durumudur. Bu yüzden rahatsızlık duyduğumuz, önümüze çıkan mânileri aşmak için her daim işin köküne yani kaynağına ulaşarak yenmek zorundayız.

Velhasıl özellikle sanayileşmeden sonra bizi biz yapan değerlerimizin, aramıza giren sinsi casuslar tarafından hor görülmek istenmesiyle farklı kültürler gözlemlemeye başladık.

Bu vaziyeti zamanın değişmesine bağlamak ne kadar doğru olabilir? Pek tabii dünya var olduğundan beri güneşin doğudan doğup, batıdan battığının aksi yaşanmamıştır. Her şeyin müsebbibi olan biz insanlar yaptığımız yanlışlardan hep başka şeyleri sorumlu tutarız. Yetişen çocuklarımızın yaşayışlarını eleştirir kendi çocukluğumuzla karşılaştırırız. Çocuklarımızla geçirecek vakti bulamayıp onları eleştirmemize sebep olan zamanı uzunca yaşarız.

Değişen, zaman ya da çocuklar değildir, insanın ta kendisidir. Kalorifer sıcaklığıyla büyüyen çocuk olarak huzurun mazide kalmadığını, merkezî sistemin de verdiği sıcaklıkla, soba yanan evin samimiyeti içerisinde yaşamanın da mümkün olduğunu vurgulamak isterim…

         Merve Tekin

 

 

 

 

ŞİİR

 

                   Sen varsın

 

Görünce cemalin yürekten yandım

Mısralar sanadır dilde sen varsın

Azığım aşkındı dertli uyandım

Şebnemler dökülen gülde sen varsın.

 

Dilinden gönlüme ırmaklar akar

Bir sözün içimde kandiller yakar

Dolunay yüzüme buluttan bakar

Ruhumda çağlayan selde sen varsın.

 

Sevda ikliminde başımda taçtın

Hüznümün üstüne umutlar saçtın

Bir nazlı çiçektin bozkırda açtın

Yapraklar bürünen dalda sen varsın.

 

Bakışın ağustos yüzün haziran

Gülüşün akşamdır gözlerin nisan

Çıkarsan aklımdan olurum viran

Saçımı okşayan yelde sen varsın.

 

Dünyayı elimin tersiyle ittim

Yabani fidandım dağlarda bittim

Bir aşktan ülkeydin yol bulup gittim

Sevdanın durağı çölde sen varsın.

 

      Kadir Fidan-Dağların Şairi

 

 

 

 

ENTERESAN BİLGİLER

 

SAFİR NEDİR?

Korindonun kırmızı renkli olanları hariç bütün diğer cevher çeşitlerine verilen ad. Tek olarak safir kelimesi mavi cevher taşlarına verilen addır. Diğer renklerdeki cevherler de sarı safir, pembe safir diye adlandırılırlar. Renksiz safirlere ise beyaz safirler denir. Konvex biçiminde kesildiklerinde yıldıza benzer biçimler çıkaran taşlara, yıldız safirleri adı verilir. Esası A12O3 bileşiğidir. Bazı renklerin sebebi bilinmiyor. Fakat bazı renkler, metal oksitlerden meydana gelmektedir.

En iyi safirler, Keşmir’den gelir ve bunların renklerine de “Keşmir mavisi” denir. Bunların değişik renkleri kömür ocaklarında yer alır. Diğer önemli üretim bölgeleri, Tayland, Burma, Seylan, Afganistan ve Avustralya’dır. En iyi yıldız safirleri Seylan’da bulunur. Safirlerin çoğu nehir yataklarından elde edilir. Safirler en çok mücevher olarak bilinir. Aynı zamanda sertlikleri dolayısıyla endüstriyel alanlarda ve küçükleri, tükenmez uçlarında kullanılır. Elektriksel özellikleri dolayısıyla elektrik âletlerinde, şeffaflığı ve sıcaklığa karşı olan dayanıklılığıyla da yüksek ısılı yerlerde pencere olarak kullanılır. Aynı zamanda optik âletler de kullanılma yeridir…

 

ATASÖZÜ

 

 Ucuzdur vardır illeti; pahalıdır vardır hikmeti…

Comments are closed.