Meymûn bin Mihrân hazretleri “rahmetullahi aleyh” Tâbiînin büyüklerindendir. Bir gün kendisine; “Efendim, arkadaşlarınızdan hiç ayrılmıyorsunuz ve hiç birbirinize küsmüyorsunuz, bu nasıl oluyor?” diye sordular.
Onlara bir baktı.
Ve cevâbında;
“Çünkü ben dostlarımla hiçbir hususta, hiçbir gün münâkaşa etmedim ve aslâ etmem” buyurdu.
ÖLÜRLERSE
Halîfe Ömer bin Abdülazîz hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bu zâtı vâli olarak Cezire’ye tâyin etmişti. Yeni vazifesinin başına gitmek için Halîfeden bazı nasîhatler aldı.
Sonra vedâ etti.
Ve ayrılıp gitti.
O ayrılınca, Halîfe hazretleri oradaki vazîfelilere bu zâtı göstererek; “Bu ve bunun emsâli olan büyük âlimler vefât ederlerse, halk kumandanından mahrum kalan askerlere döner” buyurdu.
ÇOK NAMAZLA DEĞİL
Bir gün bâzı sevdikleri, kendi oğluna; “Baban bu dereceye ne ile kavuştu?” diye sordular.
Oğlu düşündü.
Ve cevâbında;
“Babam, kavuştuğu bu yüksek derecelere, çok namaz kılmakla ve çok oruç tutmakla değil, “ufak bir günah işlerim de Allahü teâlâya âsi olurum” korkusuyla ulaşmıştır” dedi.
TAKDÎRE RIZÂ
Bir gün Allahü teâlânın takdîrine rızâ göstermekten bahsediyordu ki, konuşmasını; “Allahü teâlânın takdîrine rızâ göstermeyen kimse, ahmaktır ve bu ahmaklığın tedâvîsi yoktur” diyerek bitirdi.