Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Hâl ehli bir velîydi. Çocuklar, taş attılar bir gün kendisine.
Bir taş vücûduna isâbet etti.
Ve kanattı orasını.
Yine de kızmayıp;
“Ey çocuklar! Attığınız taşlar vücûdumu kanattı. Ama bu da Allah’tandır. Bir günah işlemişim ki, bu iş geldi başıma” dedi.
Çocuklar mahcup oldu!
Özür dilediler kendisinden.
● ● ●
Bir gün de bu zâtı kabristanda, kabirler arasında otururken görüp;
“Ey Behlül, ne ararsın bu kabristanda?” dediler.
Onlara döndü.
Kabirleri gösterip;
“Bana hiç eziyet etmeyen ve gıybetimi yapmayan şu insanlarla oturuyorum” dedi.
● ● ●
Bâzı gençler bu zâta;
“Ey Behlül! Çok şükür demekle Allah’a şükredilmiş olur mu?”
diye sordular.
Behlül Dânâ;
“Olmaz. Şükür demek, bir nîmet ne için verilmiş ise, onu o yolda kullanmaktır” dedi.
● ● ●
Bâzı gençler de;
“Ey Behlül, sohbet nedir?” diye sordular.
Behlül Dânâ;
“Sohbet, hiç konuşulmasa da, bir Allah Adamı ile, bir miktar berâber olmaktır. Meselâ, bir İslâm âliminin sohbetinde bir saat bulunmak, yediyüz sene nâfile ibâdet yapmaktan, çok daha hayırlıdır” dedi.