Kahire’de yetişen büyük âlim ve veli Yahya bin Muhammed Münavi hazretleri zamanında; Ebül Hayr Nehhâs isminde bir kimse, halkın zekât ve uşrunu toplamak için sultan tarafından görevlendirilmişti.
Fakat sahtekârdı.
Onları aldatıyordu.
Ödünç para alıyor, ama ödemiyordu.
Bir gün bu sahtekâr adam, Münavi hazretlerinin de yanına gelerek “Sultanın selâmı var. Sizden on beş bin dinar ödünç istiyor” dedi.
Bu parayı alacaktı.
Ama ödemeyecekti.
Mübarek zat onun kötü niyetini sezip, bir talebesine;
“İmâm-ı Şafii’nin türbesine gidip bu hâli arz et. Ne cevap işitirsen gel bana söyle” dedi.
O da “başüstüne” dedi.
Ve türbeye gitti.
Durumu arz etti.
Lâkin bir cevap işitmedi. Geri gelip “Hocam! Durumu arz ettim… Ama bir şey işitmedim” dedi.
Büyük zat;
“Ben işittim… İmâm-ı Şafii hazretleri, sana ‘Yahya’ya de ki, on beş gün sonra o sahtekâr, eli kolu bağlı olarak senin yanına gelecek. İster öldürt, ister dövdürt, istersen sürdür’ buyurdu” dedi.
On beş gün geçti…
Bu iş gerçekleşti.
Sultan, o yalancı adamı, elleri bağlı olarak Hazret-i Münavi’nin huzuruna gönderip;
“İster öldürt, ister dövdürt, istersen sürgün ettir” diye haber saldı.
Münavi hazretleri, onu sürgün ettirdi…