“O kardeşiniz esâretten kurtuldu şimdi sevinin!

Şüsterî hazretlerinin sevdiklerinden Ahmed isminde bir zât esir düşmüştü…

 

 

 

Ebü’l-Hasan Şüsterî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Endülüs’te doğdu ve orada yaşadı. Tasavvuf ilmini ve edebi, Ebû Muhammed bin Sebîi’den öğrendi. 1269 (H.668) senesinde, hacdan dönerken Mısır’da Dimyât’ta vefât etti. Kerâmetleri ve menkıbeleri çoktur. Şöyle anlatılır:

 

Câye denilen şehirde, Ebü’l-Hasan bin Alâl isminde, dînine bağlı ve emâneti koruyan bir zât vardı. Bir gün Şüsterî hazretlerinin talebelerine ders okuttuğu yere geldi ve onu ders okuturken buldu. Ebü’l-Hasan’ın ilmini ve talebeye öğretiş usûlünü çok beğendi. Ebü’l-Hasan’a ve talebelerine, Allahü teâlânın rızâsı için yirmi dirhem ve bâzı yiyecekler getirmeyi niyet etti. Daha sonra niyet ettiği şeylerin yarısını getirip aralarında taksim etmeyi ve diğer yarısını da sonra getirmeyi düşündü. O gece rüyâsında Peygamber Efendimizi (sallallahü aleyhi ve selem) yanında hazret-i Ebû Bekr ve Ali (radıyallahü anhüma) olduğu hâlde gördü. Ebü’l-Hasan bin Alâl, rüyâsında görmenin sevinciyle Resûlullah efendimize koştu ve; “Yâ Resûlallah, Allahü teâlâya benim için duâ buyurun!” diye arz edince, Resûlullah efendimiz hazret-i Ebû Bekr’e dönüp; “Ey Ebû Bekr, ver!” buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr bir çöreği mübârek eliyle iki parçaya böldü ve yarısını Ebü’l-Hasan bin Alâl’a verdi. O esnâda Ebü’l-Hasan bin Alâl uyandı ve o çörek parçasını yanı başında buldu. Hemen hanımını ve çocuklarını uyandırdı ve rüyâsını anlattı. Ertesi gün Ebü’l-Hasan bin Alâl, Ali eş-Şüsterî’nin huzûruna, vermeyi kararlaştırdığı para ve yiyeceklerin yarısıyla geldi ve onları verdi. O zaman Ali eş-Şüsterî; “Ey Ebü’l-Hasan bin Alâl, biraz yakına gel. Eğer ilk önce getirmeyi niyet ettiklerinin hepsiyle gelseydin, çöreğin diğer yarısına da kavuşurdun” buyurdu…

 

Ünvân-üd-Diyâne adlı eserin yazarı şöyle anlatır:

 

Şüsterî, bir gün talebeleriyle yolculuğa çıktı. Daha önce sevdiklerinden Ahmed isminde bir zât esir düşmüştü. Bu yolculuk sırasında Ebü’l-Hasan hazretleri; “Ey Ahmed! Artık bize gel!” diye birkaç defâ yüksek sesle söyledi. Talebeleri bu sözleri işitince; “Efendim! Ahmed kimdir? Buralarda öyle birisi yoktur” dediler. Bunun üzerine Ebü’l-Hasan hazretleri; “Yarın inşâallah sizin kendisiyle sevineceğiniz kimse olacaktır” dedi…

 

Ertesi gün Kâbis denilen köye vardılar. O köye giderken, daha önce esârette olan kişi koşarak geldi. Ebü’l-Hasan, talebelerine “Haydi şimdi sevinin, bu kardeşinizle müsâfeha ediniz. O esâretten kurtulmuştur” dedi.


Comments are closed.