Kafası allak bullak otururken birden önündeki mezarların yeşil, mavi, sarı nurlarla tutuştuğunu gördü!
Nene Hatun ve diğer kadınların itinayla araştırıp saydıkları şehitler içinde Şaban dedemiz de varmış. Tanımışlar. Ak sakalına doğru ağzından kızıl bir kan sızıyormuş. Sanki uyuyormuş gibiymiş. Hatta Nene Gelin, babamlara anlatırken; “Dokunsam uyanacak gibiydi” diye anlatmış bu durumu.
– Erzurumlu olduğum için gurur duydum atalarımdan, şehit Şaban dedemizden.
– Her Erzurumlu, vatanını seven her Türk evladı da senin gibi düşünür güzel kızım.
– Çok meraklandım daha sonra neler oldu?
– Toplanan şehitler tabyanın önüne getirildi. Hepsi de tüy döşeğinde uyuyor gibi sakin, sakin yatıyor gibiydiler. Onları olduğu yere gömdüler. Nene Hatun ve okumayı bilen kadınlar, bu taze mezarların başına çöktü ezberden Yasin-i şerif okumaya başladılar. Onlara hayır duâlar edildi. Dışarılarda herkes eş, dost arayışındaydı. Kimseleri düşünemiyordu o. Bütün aklı, fikri bir gül bahçesine girercesine, güle oynaya düşmana aman vermeyen ve bu uğurda şehit düşen dadaşlardaydı. Nene Hatun, kafası allak bullak otururken birden önündeki mezarların yeşil, mavi, sarı nurlarla tutuştuğunu gördü. Sesi kısıldı dudaklarını oynatamadı. Çeneleri kilitlendi. Bu rengârenk nurun içinde şehitlerin kanlı vücudunu görür gibi oldu. Nur büyüdükçe büyüdü, âdeta Palandöken’e doğru taştı. Bütün âlem içinde kaldı sandı. Olup bitenlerden Nene Hatun’un gözleri kamaşmıştı. Ruhu çekilir gibi oldu, canı yandı, fenalaştı. Bu aziz şehitlerin mezarı başında kendinden geçmiş vaziyette uzun zaman kaldı. Bunu gören arkadaşları; “Hadi herkes evine dönüyor. Kocan seni arıyor!” dedilerse de o kimseleri duyacak hâlde değildi. Dili tutulmuştu…
Neden sonra doğruldu. Meczup gibi sallana, sallana yürümeye başladı. Veli Osman Bedreddin’in yanından geçerken durdu. O ise son derece kendinden geçmişti. Daha fazla dayanamadı içinden geçenleri bir çırpıda saydı döktü; “Gördün mü bacım ha, gördün mü bizim dadaşları? Sen de benim gördüklerimi gördün, şahit oldun. Gayrı bize gizli yoktur kahraman bacım… Mübarek olsun gazan… Mübarek olsun…
– Nefesim kesilecek neredeyse…
– Biz konuşuyoruz, onlar bizzat yaşamışlar güzel kızım.
– Aramızdaki fark işte…
– Nene Hatun, sabahı zor etti. Güneş doğarken biricik yavrusunu kundaklayarak bu aziz şehitlerin mezarına koştu. Dualar etti. Evinden, işinden arta kalan zamanlarında artık fırsat buldukça abisi Hasan Pehlivan ve kahramanları ziyaret ediyordu. Bu mezar tutkunluğundan dolayı komşuları, çevresinde bulunanlar Nene Hatun için “deli oldu” demeye başladı.
– Gerçekten de bu fedakâr ana, deli mi oldu dede?
– Heh he! Yok kızım yok!.. Bu senin bildiğin manada delilik değil. Nene Hatun, ötelerin sırrına vâkıf oldu. Cennetin güzelliklerini görünce bu dünyadaki bütün güzellikler ona yalan gelmeye başladı. Nasıl deniz çanağa sığmazsa, onun büyük sırrı da ruhuna sığmadı, taştı âdeta. DEVAMI YARIN