Onu görmeyi çok mu istiyorsun?

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerinden Emîr Burhâneddîn şöyle anlatıyor:

 

Bir gün Hocamız bizi teşrîf etti.

 

Mevlânâ Ârif diye bir arkadaşımdan bahsettim kendilerine. Çoktandır görmediğimi arz ettim.

 

Böyle deyince;

 

“Onu görmeyi çok mu istiyorsun?” diye sordu.

 

Cevâben;

 

“Evet efendim, çok istiyorum” dedim.

 

Ancak o, uzak bir diyârda yaşıyordu.

 

Bahçeye çıktı ve;

 

“Ey Mevlânâ Ârif, acele Buhâra’ya gel!” diye seslendi.

 

Ve yanıma gelip;

 

“Sesimi işitti, inşallah yarın gelir” buyurdu.

 

Ertesi gün oldu…

 

Sabah geldi hakîkaten.

 

Sordum ki:

 

“Nasıl böyle çabuk gelebildin?”

 

Cevâben dedi ki:

 

“Dün bu saatlerde evimdeydim ki, bir ara Hocamızın sesini duydum. Beni ismimle çağırarak (Buhâra’ya gel!) diyordu. Ben de bu sabah yola çıktım. Bir anda burada buldum kendimi.”

 

● ● ●

 

Bu zâta, sevdiği bir genç;

 

“Ey efendim! İhlâsımın artmasını istiyorum, acabâ ne yapmalıyım?” diye sordu.

 

Büyük velî;

 

“Evliyâ zatların hayat hikâyelerini oku. Onların kalpleri çok nurludur. Hayat hikâyeleri okunursa, sevgileri kalbe dolar. Onları sevince de kalp nurlanır, temizlenir, parlar ve ihlâs hâsıl olur” buyurdu.


Comments are closed.